1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 0105 5. Jahrestag EU-Osterweiterung

1 Mayıs 2009

Bundan 5 yıl önce AB’ye katılan 10 ülke, ekonomide büyük atılım gerçekleştirdi. Büyük bir başarı olarak görülen 2004 yılı genişlemesi, AB’de “hazım kapasitesi” tartışmasını da beraberinde getirdi.

https://p.dw.com/p/Hho6
Fotoğraf: AP

AB, en büyük genişleme sürecini bundan tam 5 yıl önce tamamladı. 1 Mayıs 2004’te Estonya, Letonya, Litvanya, Malta, Polonya, Slovakya, Slovenya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Kıbrıs AB’ye dâhil oldu.

EU Erweiterung Symbolbild mit Flaggen
Fotoğraf: APTN

Malta’dan Polonya’ya kadar Avrupa’nın yeni üyeleri 1 Mayıs 2004’e şölenlerle girdi. Avrupa Birliği’nin yeni üyeleri için bir dönüm noktası olan 1 Mayıs 2004’te dönemin Almanya Dışişleri Bakanı Joschka Fischer de heyecanını gizlemiyordu.

Fischer, “Bu akşam yeni bir Avrupa oluşuyor. Bu akşam barışın yeni adresi oluşuyor. Bu akşam, hepimizin geleceği anlamına gelen yeni bir Avrupa oluşuyor. Hadi gelin bunu hep birlikte kutlayalım!” demişti.

Eski üyelerde endişe yaratmıştı

Ancak AB’nin genişleyeceği fikri herkeste aynı coşkuya neden olmadı. Özellikle Almanya’da Avrupa’nın doğusundan gelecek yeni ucuz işgücünün hayatı daha da zorlaştıracağına inanılıyordu. AB yeni üyelerine kucak açmadan önce, dönemin Almanya Başbakanı Gerhard Schröder bu endişeleri şu sözlerle gidermeye çalışmıştı:

“İstihdam piyasasında; hizmetler sektöründe ya da artan suç ve göçmen sayısı gibi ortaya çıkan buna benzer sorunlar AB olmasaydı daha yoğun şekilde baş etmek zorunda kalacağımız sorunlar olacaktı. Bu gibi sorunlarla şayet genişleme gerçekleşmemiş olsaydı daha güç şekilde mücadele edebilecektik. Gerçeğin bu şekilde olduğunun iyice anlaşılması benim için çok önemli.”

Hazım kapasitesi gündeme geldi

Österreich Wahlen Bundeskanzler Wolfgang Schüssel
Fotoğraf: AP

Almanya ve AB’nin diğer eski üyeleri birliğin yeni ortaklarından gelen göçmen akınını birkaç yıllığına engelleme ve sınırlarını bu kişilere kapatma yoluna gittiler.

Zamanla bu kaygıların yersiz olduğu ortaya çıktıysa da eski üyeler AB'nin daha da genişlemesi fikrine mesafelerini korudu. 2006 yılındaki AB Dönem Başkanı Avusturya’nın Başbakanı Wolfgang Schüssel, yaptığı bir konuşmada üyeler arsındaki genişleme tedirginliğinin doğal karşılanarak bu kaygıların dikkate alınması gerektiğini savunuyordu. Schüssel,“AB’nin genişlemesinin de bir sınırı olduğu kanaatindeyim. Bu yüzden Birlik için “hazım kapasitesi” gerçeğinin oldukça önemli bir unsur olduğunu düşünüyorum” demişti.

Genişlemeye kapı kapatılıyor mu?

Nicolas Sarkozy, französischer Wirtschafts- und Finanzminister
Fotoğraf: AP

2007 yılında Bulgaristan ve Romanya da üyeliğe dahil oldu. Ancak zamanla Birliğin daha da genişlemesi düşüncesine karşı tavır giderek belirgin bir hal aldı. Bunda AB’nin alternatif anayasası hükmündeki Lizbon Antlaşması’nın akıbetinin meçhul olması da önemli bir faktör.

Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, ülkesinin dönem başkanlığını devraldığı 2008 yazında yaptığı konuşmada, bu uyarışı açık bir dille ifade etti:

“Avrupa'nın genişlemesi için Lizbon Antlaşmasına ihtiyaç var. Şayet Lizbon Antlaşması olmazsa o zaman Nice Antlaşması'na geri dönülecek. Nice Antlaşması, 27'ler Avrupa'sının kurumlarında değişikliğe gidilmeden genişlemesini izin vermiyor.”

Christoph Hasselbach / Çeviri: Meltem Karagöz

Editör: Murat Çelikkafa