1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

AB'nin borçtan kurtarma operasyonu

23 Kasım 2010

Yunanistan krizinin ardından benzer duruma düşebilecek Euro Bölgesi ülkeleri için 750 milyar euroluk fon oluşturulmuştu. İrlanda da şimdi bundan yararlanacak. Peki sistem nasıl işliyor? Andreas Reuter’in haberi.

https://p.dw.com/p/QFvj
Fotoğraf: dpa

Avrupa Birliği, Yunanistan krizinin ardından ortak para birimi euroyu kurtarmak için oluşturulan acil durum kasasında 750 milyar euro gibi muazzam bir miktar bulunuyor. Bu miktar, Almanya bütçesinin iki katından da fazla. Bu 750 milyar euronun üçte biri, yani 250 milyar euro Uluslararası Para Fonu, geri kalan 500 milyar euro ise AB tarafından karşılanıyor.

Ancak Avrupa’nın payı da kendi içinde farklı kaynaklara ayrılmış durumda. Bu 500 milyar euronun 60 milyarını AB Komisyonu, yani 27 üye ülke karşılıyor. En büyük pay, yani 440 milyar euro ise para birimi olarak euroyu kullanan 16 ülkenin kasasından çıkıyor.

Euro bölgesi ülkeleri tarafından bu yıl Mayıs ayında kurulan Lüksemburg merkezli Avrupa Mali İstikrar Fonu (EFSF), işte bu 440 milyar euronun yönetiminden sorumlu. Fon Başkanı Klaus Regling, “Eldeki kullanıma hazır paranın hacmi, miktarı çok büyük. Bu miktarla aslında şu an akla gelebilecek her türlü kriz kontrol altına alınabilir” diyor.

Paraya ulaşmak kolay değil

Ancak paraya ulaşmak çok da kolay değil. Yunanistan gibi borç krizindeki İrlanda konusunda ilk adımlar atıldı. Euro Bölgesi maliye bakanları, İrlanda'nın resmî yardım talebini kabul etti. AB Komisyonu ve Uluslararası Para Fonu uzmanları, durumu yerinde tespit etmek üzere İrlanda'nın başkenti Dublin'de temaslarda bulunuyorlar. Uzmanlar burada krizin gerçek boyutu ve ne kadar paraya ihtiyaç olduğunu inceliyor, yapılacak yardımın koşullarını görüşüyorlar.

Olli Rehn
AB'nin Parasal İşlerden Sorumlu Komiseri Olli RehnFotoğraf: AP

Kefalet fonundan yararlanabilmek için İrlanda’nın, yapacağı tasarruflar, yaratılacak ek gelir kaynakları gibi sorulara somut yanıt veren bir plan sunması ve taahhütlerde bulunması gerekiyor. Bu planın tamı tamına uygulanıp uygulanmadığı, taahhütlerin yerine getirilip getirilmediği ise düzenli olarak kontrol ediliyor.

AB Komisyonu'nun Ekonomik ve Mali İşlerden Sorumlu Üyesi Olli Rehn, “Ne kadar ilerleme kaydedildiğini, hangi taahhütlerin yerine getirildiğini üç ayda bir yayınlanan raporlarla gözden geçiriyoruz” dedi.

Kontrol mekanizması

Miktarın büyüklüğü göz önüne alındığında kontrol mekanizması çok önemli bir rol oynuyor. Özellikle fona büyük para yatıran Almanya bu konuda çok titiz. Örneğin İrlanda’nın 90 milyar euroya ihtiyaç duyması durumunda bu miktarın neredeyse 20 milyarını Almanya ödeyecek.

Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schaeuble üç ayda bir yapılan kontrollerde en ufak bir sapmanın hesabının sorulduğunu vurguladı. Koşullar yerine getirilmemişse üç ayda bir yapılan havalelerin durdurulması söz konusu olabiliyor.

Ancak ilk etapta nakit para havale edilmiyor, para kaynağı kredi kefaleti niteliği taşıyor. Kurtarma şemsiyesinden nakit havalesi, İrlanda'nın bir gün gelip kredisi ödeyememesi durumunda devreye giriyor. Bu da fona ödeme yapan ülkeler için felaket senaryosu anlamına geliyor. Vergi mükellefinin parası uçup gitmiş oluyor.

Almanya rahatsız

İşte durumun bu noktaya varması olasılığı başta Almanya olmak üzere ekonomisi istikrarlı ülkelerde huzursuzluk yaratıyor. Alman İşverenler Birliği Başkanı Dieter Hundt, borçlarını kontrol altına alamayan Euro Bölgesi ülkelerine yaptırımların sertleştirilmesi çağrısında bulundu. Hundt, bu bağlamda, söz konusu ülkelerin oy hakkının elinden alınmasının da gündeme gelmesi gerektiğini söyledi. Almanya Başbakanı Angela Merkel'in bu yöndeki önerisi Brüksel'deki AB liderler zirvesinde tartışmalara yol açmış, sonuçta konunun incelenmesi kararlaştırılmıştı.

Almanya'nın önde gelen iktisatçıları da endişeli. Kriz ülkelerindeki risklerin, istikrarlı ülkelerdeki vergi mükelleflerinin sırtına yüklenmemesi uyarısında bulunan iktisatçılar, Avrupa'da böyle bir transfer mekanizması oluşturulmasının serbest piyasa ekonomisi ilkeleriyle de bağdaşmayacağını vurguluyorlar.

© Deutsche Welle Türkçe

Adreas Reuter, Çeviren: Beklan Kulaksızoğlu

Editör: Ahmet Günaltay