1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

AB’nin tarım politikasına eleştiri artıyor

9 Temmuz 2009

Milyarlarca euroluk sübvansiyon, küçük çiftçinin cebine değil dev şirketlerin kasasına giriyor. Hızlı sanayileşme ekolojik tarımı öldürürken, tüketici daha fazla ödeyip, daha kötü besleniyor.

https://p.dw.com/p/IkQb
Fotoğraf: AP


Almanya’da süt üreticileri mevcut süt fiyatlarıyla geçinemediklerini söyleyerek hükümeti protesto için sokaklara dökülüyor, Afrika’da pamuk çiftçileri dünya piyasalarındaki fiyatların düşüklüğü nedeniyle bir bir pazardan çekilmek zorunda kalıyor. Her iki durum da sübvansiyon sistemi ve uluslararası ticaret politikalarındaki çarpıklıkların bir sonucu.


AB'de otlaktaki her bir inek vergi mükelleflerine günde 2,5 euroya mal oluyor. AB nüfusu içinde geçimini tarımdan sağlayanların oranı yüzde 3’ü bulmazken, Birlik toplam bütçesinin yarısı tarım sübvansiyonlarına gidiyor. Afrika ülkelerinin çoğunda ise halkın yüzde 80’i geçimini tarımdan sağlamasına rağmen çiftçiler devletten sübvansiyon almıyor.


Aslında bu şartlar altında Avrupalı çiftçiler ve tüketicilerin dünyanın en şanslıları olması gerekiyor. Teorik olarak çiftçiler devlet desteğini arkasına alırken, tüketicilerin de ödedikleri vergiler üzerinden finanse edilen sübvansiyonlar sayesinde yeterli ve sağlıklı beslenme güvencesine sahip olması gerek.


Küçük çiftçi ve işletmeler mağdur


Deutschland EU Bauern auf den Weg zur Demo in Berlin
Alman çifçiler seslerini duyurabilmek için Berlin'de protesto gösterisi düzenlerkenFotoğraf: AP

Ancak sübvansiyon akışı böyle işlemiyor. Çünkü tarım teşvikleri küçük çiftçi ve tarım işletmelerinin değil, büyük fabrikalar ve gıda maddelerini işleyen, satıp pazarlayan büyük şirketlerin kasasına giriyor.


Tarım deyince Avrupalı tüketicinin kafasında oluşan, küçük aile işletmelerinden oluşan resim artık gerçeklerle bağdaşmıyor. Devlet sübvansiyonlarının sağlıklı beslenmeyi güvence altına aldığı öngörüsü de. Dünya tarım raporunun hazırlanmasında da görev alan, Tarımın Geleceği Vakfı’ndan Benedikt Haerlin şunları söylüyor:


“Günümüzde tüketici olarak, sanayi tarafından milyarlarca euro harcanarak yetersiz beslenmeye yönlendiriliyoruz. Gıda maddeleri için yapılan tüm reklamlar temelde sağlıksız yiyeceklerin reklamı. Tüketici olarak sorunumuz, artık dünyada yetersiz beslenen kadar hastalık derecesinde şişman insanın da bulunması.”


Hızlı sanayileşme tarımı öldürüyor


Agrar Milch Protest
Fotoğraf: AP

Sübvansiyonların dağılımına, pastadan en büyük payı kimlerin aldığına kısaca bir bakıldığında bunun nedeni de hemen anlaşılıyor. Küçük, geleneksel çiftçi işletmeleri değil, büyük tarım fabrikaları ve gıda sanayi. Büyük şeker ve süt şirketleri tarım ürünleri için verilen ihracat teşviklerini cebe indirirken küçük süt üreticileri hayatta kalma savaşı veriyor. Tarım ve iklim değişimi konularında uluslararası çalışmaları bulunan Dr. Susanne Gura sanayileşmenin yan etkilerine dikkat çekiyor:


“Sadece bir hayvanın ne kadar üretebileceğine baktık ve bu sanayileşme sarmalının içine düştük. Örneğin bir kuluçka tavuğu yılda 300 yumurta üretir, ya da bir inek 10 bin litre süt üretir dedik. Sanayileşmeyi geliştirerek bu sayıları daha da artırmaya çalıştık. Beraberinde başka ne tür sorunlar getirebileceğine bakmadan.”


Tüketici büyük bedel ödüyor


Bunun sonucunda vergi mükellefleri sadece sübvansiyonları cebinden finanse etmek, çevre ve iklim ile ilgili yan masrafları yüklenmekle kalmıyor, aynı zamanda kendi geçim masraflarının artmasına da doğrudan katkıda bulunuyor. İngiltere’de bir tüketici derneği 2002 yılında yaptığı araştırmada sübvansiyonların gıda fiyatlarındaki artış ve vergiler yoluyla tüketiciye maliyetini hesaplamış, dört kişilik bir ailenin gıda masrafının sübvansiyonlar nedeniyle ayda yüz euro arttığı sonucuna varmıştı.


Dünya ölçeğinde adaletsiz dağılım


ABD’de ise çiftçilerin yüzde 60’ı devletten hiçbir destek görmemesine rağmen, en zengin çiftçiler dilimindeki yüzde 10’luk kesim toplam devlet teşviklerinin yüzde 72’sini alıyor. Sonuç olarak gerek Amerika, gerekse Avrupa’da para kazanmanın yolu üretim ve hasattan değil, cebe indirilen teşviklerden geçiyor. Üretim fazlasının dünya pazarlarına akması, örneğin Afrikalı pamuk çiftçilerinin ise yaşam alanını elinden alıyor.


Afrika Komisyonu’nun Dünya Bankası rakamlarına dayandırdığı hesaba göre sübvansiyonların kaldırılması durumunda Afrika’nın pamuk ihracatı yüzde 75 artabilecek. Ancak sübvansiyonların kaldırılması sadece çevre bakanlarının değil, aynı zamanda tarım, maliye ve ekonomi bakanlıklarıyla güçlü lobilerin de üzerinde söz sahibi olduğu bir karar. Sanayi ülkelerinin sıkça bahsettiği serbest pazar ilkeleri küresel tarım piyasasında gerçekten geçerli olana kadar sübvansiyon politikalarının ağır bedelini gelişmiş ülkelerdeki tüketici ve üçüncü dünya ülkelerindeki küçük çiftçiler birlikte ödemeye devam edecek.



Helle Jeppesen / Çeviren: Beklan Kulaksızoğlu


Editör: Ayhan Şimşek