1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Af Örgütü'nün işkence mücadelesi

Andreas Abs13 Mayıs 2005

Uluslararası Af Örgütü, Almanya’da tanınmış isimlerin de desteğiyle işkencenin tüm dünyada yasaklanmasını isteyen bir çağrı yapmaya hazırlanıyor. Örgüt, sadece üçüncü dünya ülkelerinde değil, gelişmiş ülkelerde de işkence vakalarında rastlandığına dikkat çekti…

https://p.dw.com/p/AaqP
Uluslararası Af Örgütü, işkencenin gelişmiş ülkelerde de yaşandığına dikkat çekiyor.
Uluslararası Af Örgütü, işkencenin gelişmiş ülkelerde de yaşandığına dikkat çekiyor.

Uluslararası Af Örgütü’nün merkezi hedefi, işkenceden tamamen arınmış bir dünya. Örgütün Almanya Şubesi’nin Genel Sekreteri Barbara Lochbihler, başta üçüncü dünya ülkeleri olmak üzere, birçok ülkede yıllardan beri işkence vakalarının kınandığını ve çeşitli yöntemlerle buna karşı mücadele edildiğini söyledi. İşkence yasağının hukuk devletlerinde de yumuşatılması yönünde çabalar olduğuna dikkat çeken Lochbihler, bu konuda ABD’yi örnek gösterdi.

Bu nedenle Uluslararası Af Örgütü tanınmış birçok ünlü kişinin de destek verdiği bir çağrı yayınlamaya hazırlanıyor. Lochbihler, çağrıyı destekleyenler arasında Almanya’nın eski Cumhurbaşkanı Roman Herzog, Alman Sanayiciler Birliği Başkanı Jürgen Thumann, Verdi Sendikası Başkanı Franz Bsirske ve Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Ernst Benda’nın da bulunduğunu açıkladı. Lochbihler hazırladıkları bu çağrıyla ilgili şunları söyledi:

“Bu gibi 180‘den fazla kişi ve kurumun bu çağrıyı imzalaması bizi olumlu yönde şaşırttı. Bu durum, hukuk devletinin karşısında var olan ve genellikle, sadece olağanüstü durumlarda insan onurunun bir kenara bırakılması gibi, kulağa zararsız gelen bir talep arkasına saklanan bu tehlikeyi sadece Uluslararası Af Örgütü’nün görmediğini ortaya koyan çok iyi ve geniş bir taban sağlıyor.“

Almanya’da işkence vakaları

Bu çağrıyla Uluslararası Af Örgütü, insan haklarının hukuk devletinin temelini oluşturduğunu hatırlatmaya ve Almanlar’ın işkence yasağının içinin oyulmasına karşı çıkmasını sağlamaya çalışıyor. Barbara Lochbihler, bu çabanın sadece Küba’daki Guantanamo Üssü’nde ya da Irak’ta Amerika Birleşik Devletleri’nin davranışlarında değil, bir bankerin oğlunun kaçırılması olayında olduğu gibi Almanya’da da görüldüğünü anımsattı.

Lochbihler, Almanya’daki kamuoyu yoklamalarının, olağanüstü durumlarda devletin şiddet kullanmasını halkın yüzde 60‘ının doğru bulduğunu ortaya çıkarmasının da ürkütücü olduğunu söyledi. Af Örgütü Başkanı, uluslararası topluluğun işkenceye kararlılıkla karşı çıkmakta siyasi irade yetersizliği içinde olduğunu ve tersine, teröre karşı mücadele kapsamında kabul edilir olmaya başladığını savundu.

“Alman mahkemeleri izin vermez“

Çağrıyı imzalayanlardan Berlinli Hukuk Profesörü Uwe Wesel ise en azından anayasal yasaklar nedeniyle Alman mahkemelerinin hiçbir zaman işkenceye onay veremeyeceğine işaret ederek “Bu işkence yasağından kaçmak olanaksız. Bir hukuk devletinde, toplama kampları gibi işkence de yasaktır. Sadece Guantanamo ya da Naziler’in Gestapo’sunu anmam yeterli. Bunlar bu ülkede olanaksız ve Alman Anayasa Mahkemesi’nin de hiçbir zaman böyle birşeyi kabul edemeyeceğine inanıyorum“ diye konuştu.

Buna karşılık Wesel, halkta işkencenin kabul görebileceğinden korkuyor ve bu eğilimin hukukçular arasında da görüldüğüne işaret ediyor. Yine çağrıyı imzalayanlar arasında bulunan Hristiyan Demokrat Birlik partisi eski Genel Sekreteri Heiner Geissler de işkencenin suçluları bulmakta da yararsız olduğunu vurguladı.