1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Afgan kadınına baskı artıyor

Nasim Saber5 Ağustos 2006

Afganistan’da hükümet Taliban rejimi sırasında kurulan Fazilet Bakanlığı’nı yeniden faaliyete geçirmeye hazırlanırken kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık tırmanıyor. Kadınlar artan baskıyı kendilerini yakarak protesto ediyor.

https://p.dw.com/p/AZkp
Güvenlikle ilgili kaygılar Afgan kadınını unutturdu
Güvenlikle ilgili kaygılar Afgan kadınını unutturduFotoğraf: AP

Afganistan geri adım atıyor. Devlet Başkanı Hamid Karzai’nın sözcüsü tarafından yapılan açıklamaya göre, ülkede, devrilen Taliban rejiminde olduğu gibi bir Fazilet Bakanlığı’nın kurulması planlanıyor. Dönemin Fazilet Bakanlığı, rejimin radikal islamcılığının sembollerinden biriydi. Şimdi ise Afganistan yönetimi, sözkonusu bakanlığın Taliban döneminden farklı olacağını ve toplumun ahlaki ve dini faaliyetleri ile ilgileneceğini belirtirken, insan hakları örgütü Human Rights Watch yetkilileri, gelişmeleri endişeyle izlediklerini ve bakanlığın kadınların ve toplumdaki azınlıkların hakları açısından bir tehlike oluşturacağını duyurdular.

Ülkedeki kadın hakları bir Fazilet Bakanlığı kurulmadan da gerçekten içler acısı. Örneğin Kandahar’da. Afganistan’ın güneyindeki şehir, Taliban’in kalesi olarak biliniyor. Radikal islamcı rejimin devrilmesinin üzerinden yaklaşık 4,5 yıl geçmesine rağmen, Peştu’ların yoğun olarak yaşadığı bölge halen aşırı muhafazakar. Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne bağlı askerler bölgeye gelmezken, sivil toplum örgütlerinden de Afganistan’ın bu kesimine geçenlerin sayısı çok az.

Tüm ülkede şiddet olaylarının artması, Afgan toplumunun temel sorunlarından birini arka plana itmekte; o da kadın ve kızlara uygulanan baskı. Bu baskı artık o denli artmış durumda ki, Kandahar’da birçok kadın ve kız kendini yakıyor.

Kadınlara karşı şiddet, zorla evlendirme, kız ticareti, namus cinayeti, aşiretler arasındaki anlaşmazlıkların giderilmesi için kadınların değiş tokuş edilmesi, Afganistan’da kadınlara uygulanan baskı denince sadece akla gelen ilk örnekler. Özellikle şeriat’in yanısıra çağdışı bir aşiret kanununun da geçerli olduğu ülkenin güneyinde, kadınların en temel hakları ellerinden alınıyor.

Herkes meseleden uzak duruyor

Ama Usame Bin Ladin’in izini süren özel Amerikan birliklerinin dışında, kimse bölgeye adımını atmıyor. Brüksel’de, New York’ta ya da Kabil’de kadın haklarından sözeden diplomatların da, Kandahar’a uğradığı yok. Ne Kabil hükümeti, ne de uluslararası toplum, aşiretlerin işine karışıyor.

Afganistan Bağımsız İnsan Hakları Komisyonu ise yaraya parmak basmaktan çekinmeyen bir örgüt. Afife Ma'ruf, örgütün Kandahar’daki başkan vekili ve Afgan kadınların çektiklerini çok iyi biliyor. Ülkenin en büyük ikinci kenti Kandahar’daki Mirwais hastanesini sık sık ziyaret eden Ma’ruf, her hafta çok sayıda yanmış kadının hastaneye getirildiğini söylüyor.

Afife Ma'ruf, "Haftada bir hastanenin cerrahi bölümüne gidiyoruz ve bilgi alıyoruz. Temmuzun ilk haftasında dört intihar vakası vardı, üç kadın kendini yakarak, biri ise kendini bir Kalaşnikof ile vurarak öldürmeye çalışmıştı” diye konuşuyor.

Kadınların çilesi arka planda

Taliban militanlarının Afgan askerlerine saldırması ya da hükümete yakın din adamlarını öldürmesi hakkında sürekli basına yansıyan haberler, Afgan kadınlarının çilesini arka plana atmış durumda.

Ayrıca aile namusu ve geleneklerin de büyük rol oynaması nedeniyle, yakın aile üyeleri bile utançtan olanları başkalarına anlatamıyor. Pekala kim bu kurbanlar? Afife Ma'ruf, "Vakalarda genelde zorla evlendirilenler ve ergenliğe çağına erişmeden evlendirilen genç kızları görüyoruz” diyor.

Ancak Afife Ma’ruf bilinen vakaların sadece buzdağının görünen ucu olduğunu ve asıl sorunun, ülkede hakim olan ve kadınlara pek değer verilmeyen ataerkil toplum yapısı olduğunu belirtiyor: "Sadece Kandahar’da değil, tüm Afganistan’da kadınlar, toplumda erkekler ile aynı statüde değil. Bu nedenle erkekler kadınları eziyor. Bu bir gelenek. Erkekler, kadınlara baskı uygulamayı hakları olarak görüyorlar."

”Toplumun değişmesi zaman alacak”

İnsan hakları savunucusu Ma'ruf bu yüzden durumun iyileşeceği yönünde pek umutlu değil. Kemikleşmiş toplum yapısının değişmesinin çok uzun zaman alacağını belirten Ma’ruf, tek çözümün güvenlik, eğitim ve aydınlatma olduğunu kaydediyor ve Afganistan Bağımsız İnsan Hakları Komisyonu’nun bu amaçla seminerler ve çalışma grupları kurarak, kadınların içinde bulundukları sorunlara dikkat çekmeye çalıştıklarını anlatıyor.

Taliban döneminde çalışma hayatına atılmaları yasak olan, iyi eğitimli şehirli kadınlar, rejim değişikliği sayesinde üniversiteye gidip, çalışırken, kırsal kesimdeki kadınların durumunda hiçbir değişiklik yok. İnsan hakları örgütlerinin verdiği bilgiye göre, kadın hakları konusunda özellikle Peştuların yoğun olduğu bölgelerde çok ağır sorunlar yaşanıyor. Afganistan Bağımsız İnsan Hakları Komisyonu, aile cehenneminden kaçmak için intihar eden, ya da intihar girişiminde bulunan kadınların sayısının her yıl birkaç yüzü bulduğunu tahmin ediyor.

Ayrımcılığa karşı duyulan tiksinti

Herat kentinden savcı ve kadın hakları savunucusu Maria Bashir, intihar edenlerin çoğunlukla, haklarını tanıyan ve kocaları, babaları ya da erkek kardeşlerini protesto etmek için kendini yakan kadın ve kızlar olduğunu belirtiyor. Bashir, intiharların, erkek egemenliğindeki Afgan toplumunda uygulanan şiddet ve ayrımcılığa karşı duyulan tiksintinin göstergesi olduğunu vurguluyor.

Heratlı savcı ve kadın hakları savunucusu, Afgan hükümetinin, ülkedeki kadın haklarını korumak icin çok az adım attığından şikayetçi ve ailelerin 9 ila 12 yaşındaki kızları evlendirmesinin kanıksanmış bir durum olduğunu, eşlerinin saçlarını kazıyan, ya da parmaklarına çivi çakan birçok erkek olduğunu anlatıyor.

ISAF misyonu, ülkenin güneyine de kaydırıldı. Ancak Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne bağlı askerlerin ve yerel yeniden imar ekiplerinin Kandahar’a da gelip gelmeyeceği ve bölgedeki varlıklarının, kadınların haklarına olumlu etki yapıp yapmayacağını zaman gösterecek.