1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Afganistan'ın güneyinde komuta NATO'da

Said Musa Samimi / DW31 Temmuz 2006

Kuzey Atlantik İttifakı NATO, Afganistan’ın güneyinde kontrolü bugün devralıyor. Ancak Afganistan’da, özellikle de güney bölgelerinde güvenlik durumu, son dönemlerde Taliban’ın gücünü arttırması nedeniyle oldukça tehlikeli. DW Afganca Servisi’nden Said Musa Samimi’nin haberi…

https://p.dw.com/p/AZlh
Afganistan'ın güneyindeki yabancı birliklerin komutasını NATO devralıyor
Afganistan'ın güneyindeki yabancı birliklerin komutasını NATO devralıyorFotoğraf: AP

Afganistan’ın özellikle de güney bölgelerinde güvenlik durumu son aylarda daha da kötüleşti. Taliban rejiminin devrildiği 2001 yılından bu yana şiddet olaylarının en yoğunlaştığı dönem yaşanıyor. Bu yılın başından bu yana yaşanan saldırı ve silahlı çatışmalarda 1600’ü aşkın kişi yaşamını yitirdi. Bu da istikrarın sağlanması konusunda halkın hükümete duyduğu güveni ağır bir şekilde sarstı.

Devlet Başkanı Hamid Karzai’nin hükümeti güven bunalımı içinde. Bunun tek nedeni terör saldırıları ile oluşan tehdit değil. Artan yoksulluk, işsizlik ve genel perspektifsizlik Kabil’deki merkezi hükümetin otoritesini zayıflatıyor. Afganistan’a geri dönen yaklaşık dört milyon mülteci de hala belirsizlik içinde yaşıyor.

Afgan hükümeti güneyde komutayı NATO’nun devralmasıyla Taliban milislerinin köylerden hızlı bir şekilde sürüleceğini ve halkın terörize edilmesinin son bulacağını umuyor. Ancak bunu gerçekleştirmek umulduğundan çok daha zor olacak.

NATO’daki eksiklikler

Askeri gözlemciler NATO birliklerinin özellikle lojistik, hava desteği ve can kurtarma donanımındaki eksikliklere işaret ediyor. Diğer yandan NATO askerlerinin Taliban’ın yeni uygulamaya soktuğu taktiğe de alışmaları gerekecek. Şimdiye kadar Amerikan komutasında olan koalisyon güçleri son haftalardaki ‚Dağ Taarruzu’ operasyonu çerçevesinde çok sayıda Taliban savaşçısını öldürdü ya da bölgelerinden sürdü. Taliban buna karşılık taktik değiştirdi. Yeni taktiğe göre koalisyon güçleriyle doğrudan temastan kaçınıyor ve Irak modelinde olduğu gibi daha çok intihar eylemlerine ağırlık veriyor.

Bu da NATO komutasındaki ISAF’ın Afgan polisinin işbirliğine şimdiye kadarkinden çok daha fazla muhtaç olacağı anlamına geliyor. Afgan polisi ise terörle etkin mücadeleye hazırlıklı durumda değil. Afgan polisler, yeterli eğitim ve donanıma sahip değil, motivasyon eksikliği mevcut. İntihar eylemleriyle etkin bir şekilde mücadele etmek için polisin herşeyden önce iyi işleyen bir istihbarat teşkilatına ihtiyacı var.

Halkın hoşnutsuzluğu

İç güvenlikle ilgili bu önemli eksikliklerin yanında hükümete karşı halkın hoşnutsuzluğu da hızla artıyor. Başlangıçtaki coşkunun ardından yeniden imar süreci tıkandı. Sadece büyük şehirlerdeki inşaat sektörü gelişiyor ve küçük bir yeni zenginler sınıfı oluşuyor. Zengin ile yoksul arasındaki uçurum derinleşirken, özellikle başkent Kabil’de kitleler yaşayacak ev bulamıyor, buna işsizlik ekleniyor. Devlet Başkanı Karzai, kişi başına düşen ortalama geliri hızla yükselteceği vaadini yerine getiremedi. Ekonomik kalkınma ve istikrarın sağlanması konusunda da hükümetin açık bir reçetesi yok.

Ulusal Kongre partisi Başkanı Latif Pedram, ülkede bir yapısal kriz yaşandığı ve bunun sorumlusunun Karzai’nin kendisi olduğu görüşünde. Pedram, “Yaygın yoksulluk, işsizlik ve hoşnutsuzlukla karşı karşıyayız. Pekçok insan ülkeyi yeniden terketmek zorunda kalıyor. Ülkenin siyasi ve ekonomik kalkınması için perspektifler yok. Halkın yönetime ve siyasi sisteme katılımı konusunda büyük eksiklikler var“ diyor.

Karzai’ye eleştiriler

Devlet Başkanı Karzai, demokratik güçler yerine giderek aşırı muhafazakar ve dindar güçlere dayanmakla eleştiriliyor. Karzai’nin, meclisin alt kanadında yapılan seçimlerde köktendinci Abdurrab Sayyaf’ı desteklemesi, ardından zorunlu olmadığı halde İslam Alimleri Konseyi’nin bir ahlak polisi teşkilatı kurulması isteğini onaylaması gibi.

Ahlak polisi daha Taliban rejimi döneminde aldığı sert önlemlerle başta kadınlar olmak üzere halkı sindirmiş, şiddet olaylarıyla insan hakları ihlallerinde bulunmuştu. Muhalefetteki Demokratlar, ahlak polisinin yeniden hayata geçirilmesini, ülkenin demokratikleşme sürecini tehdit eden tehlikeli bir adım olarak görüyor.