1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

AKP’nin adayı kim olacak?

Zeynep Gürcanlı / Ankara7 Nisan 2007

Türkiye’de seçim sürecinin resmen başlamasına kısa bir süre kala, TBMM’de çoğunluğa sahip olan iktidar partisi AKP, cumhurbaşkanlığı için adayını hala belirlemedi. Türkiye’yi kritik bir dönemecin eşiğine getiren cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin Ankara’daki tabloyu Zeynep Gürcanlı aktarıyor…

https://p.dw.com/p/AZQl
AKP'nin cumhurbaşkanlığı için adayını 18 Nisan'da açıklaması bekleniyor.
AKP'nin cumhurbaşkanlığı için adayını 18 Nisan'da açıklaması bekleniyor.Fotoğraf: AP

Çok uzun bir süredir “Cumhurbaşkanı’nın kim olacağını” tartışan Türkiye’de, seçim süreci resmen 16 Nisan’da başlayacak. Ancak Türkiye’de, mevcut Anayasa gereği cumhurbaşkanlığının belirlenmesinde “kilit” rol oynayacak olan iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi, hala bu görev için “adayını” belirlemedi. Anayasa uyarınca, Cumhurbaşkanı’nı Türkiye Büyük Millet Meclisi seçiyor. Bu nedenle de, Meclis’te çoğunluğa sahip olan iktidar partisinin ortaya koyacağı adayın, Türkiye’nin 11. Cumhurbaşkanı olacağına da “kesin” gözüyle bakılıyor.

Türkiye’nin 15 Mayıs’ta resmen göreve başlayacak olan yeni Cumhurbaşkanı için kulislerdeki en büyük aday, iktidar partisinin genel başkanlığını da yürüten, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan. Ancak Erdoğan’ın eşinin „türbanlı“ olması, iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin de kökünü Türkiye’deki „İslamcı hareketten“ alması nedeniyle, ülkedeki laik kesimler Erdoğan’ın adaylığına sıcak bakmıyorlar.

Türban sıkıntısı

Türkiye’de mevcut sistem, türbanın „kamusal alanda kullanılmasını“ yasaklıyor. Anayasa Mahkemesi’nin bu yönde aldığı kararlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından da onaylanarak kesinleşmiş durumda. Bu nedenle, „türbanlı“ bir kişinin Cumhurbaşkanı olması mümkün değil. Ancak mevcut sistem, „eşi türbanlı olan“ kişinin Cumhurbaşkanı olması konusunda ise „herhangi bir resmi engel“ getirmiyor. Dolayısıyla, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasına karşı çıkan kesimler, açık açık „eşinin türbanlı olması“ konusunu gündeme getiremiyorlar.

Bunun yerine Erdoğan hakkındaki Belediye Başkanlığı döneminden gelen „yolsuzluk iddiaları“ ya da AKP hükümetinin görevde olduğu beş yıl boyunca gerçekleştirdiği „kadrolaşma“ iddialarını ortaya koyuyorlar. Muhalefetin, iktidardaki AKP’nin Cumhurbaşkanı’nı „tek başına seçmesini“ engellemek için ortaya koyduğu bir başka „gerekçe“ ise cumhurbaşkanlığı makamının „özelliği“ ile açıklanıyor.

Rektörlerden muhalefete destek

Muhalefet, Cumhurbaşkanı’nın Anayasa gereği “Türkiye Cumhuriyeti’nin temsilcisi“ ve “Türk ordusunun başkomutanı“ olması nedeniyle, bu göreve seçilecek kişinin de „uzlaşma ile belirlenmesi gerektiği“ tezini işliyor. Ana muhalefet partisi CHP’nin yaklaşık bir yıldır sürekli savunduğu bu teze son destek de üniversite rektörlerinden geldi.

Geçen hafta toplanan Türkiye’deki hemen hemen tüm üniversitelerin rektörleri bildiri yayınlayarak Cumhurbaşkanı’nın “uzlaşma ile“ seçilmesini istediler. Üstelik rektörler bu “uzlaşmaya“ bir de “Anayasal gerekçe“ de buldular. Rektörler tarafından yayınlanan bildiriye göre, Cumhurbaşkanı için Meclis’te seçim yapılabilmesi için “salt çoğunluğun oturuma katılması“ gerekiyor. Bu da 550 üyeli Meclis’te 367 milletvekilinin seçimin yapılacağı toplantıya katılması anlamına geliyor. Oysa ana muhalefet partisi daha şimdiden, eğer üzerinde uzlaşılmış bir isim aday gösterilmezse, seçim oturumlarına “katılmayacağını“ açıklamıştı.

Halen 354 milletvekili bulunan AKP, Meclis’te sayısal çoğunluğa sahip olmakla birlikte, tek başına “salt çoğunluğu“ sağlayamıyor. Yani rektörlerin ortaya koyduğu “Anayasal gerekçenin“ doğru olması halinde, AKP yeni Cumhurbaşkanı’nı tek başına belirleyemiyor. AKP sözcüleri ise rektörlerin ortaya koyduğu gerekçenin “geçersiz olduğunu“ savunuyorlar. AKP’ye göre, Cumhurbaşkanı’nı seçmek için Anayasa gereği “basit çoğunluk“ yeterli.

AKP 18 Nisan’da adayını açıklıyor

Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı seçim süreci resmen 16 Nisan’da resmi adaylık başvurularının açılması ile başlıyor. Başbakan Erdoğan ise 14-16 Nisan tarihlerinde, Hannover fuarının açılışı için Almanya’ya gidecek. Dönüşünde ise partisinin “en yetkili organı“ olan Merkez karar ve yürütme kurulunu toplayacak. AKP cumhurbaşkanı adayını, 18 Nisan’da yapılacak bu toplantı sonunda açıklayacak.

Ancak seçim sürecinin “resmen“ başlaması öncesinde muhalefet de hareketlenecek. AKP’nin ve Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı sürecinin başlamasından önce, yaşayacakları ilk “kritik sınav“ 10 Nisan’da. Erdoğan 10 Nisan’da, Türkiye’deki “laik kesimin“ temsilcisi olarak görülen mevcut Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve Türk ordusunun komutanları ile “Milli Güvenlik Kurulu toplantısı“ için biraraya gelecek.

Kulislerde, basına kapalı olarak gerçekleştirilen ve içeriği hakkında bilgi vermenin yasal olarak “yasaklandığı“ bu toplantıda, Sezer ve komutanların Başbakan Erdoğan’a cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda “açık“ ya da “ima yoluyla“ telkinde bulunacakları konuşuluyor.

Muhalefetin Başbakan Erdoğan ve AKP’nin izlediği „Cumhurbaşkanı’nı Meclis’te çoğunluğu olan parti seçer, kimse de engelleyemez“ politikasına karşı „açık“ tavrı ise, 14 Nisan’da Ankara’da yapılacak bir gösteri ile ortaya konacak. 14 Nisan’daki sivil toplum örgütleri tarafından düzenlenecek gösteri yürüyüşüne, AKP’ye karşı tüm kesimlerin katılarak, „gövde gösterisi“ yapması planlanıyor.

Seçim 25 Nisan’dan sonra

Tüm bu çalkantı içinde cumhurbaşkanlığı seçim oturumları ise, adaylık sürecinin sona ereceği 26 Nisan’dan sonra başlayacak. Meclis’teki seçim oturumlarının ne zaman yapılacağına dair Anayasa’da kesin bir hüküm bulunmuyor. Ancak yine Anayasa’daki „Seçim süreci, adaylık başvurularının başlamasından itibaren bir ay içinde tamamlanır“ hükme gereğince, Türkiye’nin yeni Cumhurbaşkanı’nı 15 Mayıs’ta belirlemiş olması gerekiyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in de 7 yıllık görev süresi resmen 15 Mayıs 2007’de sona eriyor.