1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Alman ekonomisi zorlu bir yıl geçirdi

Karl Zawadzky27 Aralık 2004

Alman ekonomisi bütün badirelere rağmen büyüme rotasından sapmadı. Ancak son günlerde Almanya’nın önde gelen araştırma enstitüleri 2005 yılının konjonktürel gelişmesiyle ilgili tahminlerini düşürdüler. Zorlu bir yıl geçiren Alman ekonomisini DW’den Karl Zawadzky değerlendirdi...

https://p.dw.com/p/AbeH
Almanya'da 2004 yılında işsiz sayısı arttı...
Almanya'da 2004 yılında işsiz sayısı arttı...Fotoğraf: dpa Zentralbild

2004 yılı, Almanya açısından ekonomik konuların hakimiyetinde geçen bir yıl oldu ve güzel bir de final yaşadı. Beklentilerin aksine Noel alışverişi yıllardır sıkıntı çeken perakendeciye yüksek satış hasilatı sağladı. Herkes bunun bir saman alevi değil de düzelmenin müjdecisi olmasını temenni ediyor. Böylesi hiç de fena olmaz.

Çünkü Gayrı Safi Yurtiçi Hasıla’nın yarısını oluşturan özel hanelerin tüketim harcamaları yıllardır Alman ekonomik konjonktürünün en zayıf noktasını oluşturuyor. Toplam ekonomik üretim dörtte birini karşılayan ihracat son yıllardaki artışını sürdürse bile tüketim harcamalarındaki kayıbı kapatamaz. Ama ihracat hiç olmazsa yıllardır durgunluk geçiren Alman ekonomisini canlanma kulvarına soktu. Canlanmanın hızı ise Almanya’nın AB bünyesindeki ekonomik büyüme sıralamasında sonunculuktan kurtulmasına yetmedi.

Dünya ekonomisi 2004 yılında son otuz yılın en hızlı büyümesini kaydetti. Böylece konjonktürel büyüme periyodunun da sonuna gelindi. Öncelikle ABD’ndeki büyüme hızının düşmesi, Avrupa ve özellikle de Almanya’nın ekonomik yapısından dolayı iç konjonktürü canlandırmasını zorunlu kılıyor.

Şimdiye kadar ihracat artışı canlanmanın tetikçisi olmuş, onu artan yatırımlar izlemiş ve bu yoldan yaratılan ek gelir de tüketim harcamalarına yansımıştı. Sırayla bu üç faktörün etkisini hissettirmesi ekonomik büyümeyi adeta otomatiğe bağlamaktaydı. 2004’te ihracatın yüzde on oranında artması bu senaryonun takrarlanacağına olan güveni tazeledi. Üç yıllık kriz dönemini, maliyet yapılarını sağlığa kavuşturarak değerlendiren özel şirketler kâr rekorları kırarken, faizler son yılların en düşük düzeyinde kaldı.

Büyük sanayi holdingleri gibi Alman ekonomisinin omurgasını oluşturan orta ölçekli şirketler de yurt dışındaki yatırımlarını arttırıyorlar. Ama ekonomik şartların elverişli olmasına rağmen Almanya bir türlü düze çıkamıyor. Ekonomik araştırma enstitüleri büyüme hızı tahminlerini küçültüyorlar. Diğer ülkeler on yıldır makul büyüme oranları yakalarken Almanya neden onlara ayak uyduramıyor? Ürün ve hizmetleriyle dünyanın en iyileri arasında yer alan ve yaratıcılık ve yenilenme atağı başlatan Almanya neden büyüme kervanına katılmakta zorlanıyor?

Bunun çeşitli nedenleri var. Öncelikle çoğu şirket Alman piyasasındaki rekabet gücünü kaybetti. Bürokratik engeller iş yapmayı zorlaştırıyor. Milyonlarca kişinin işsiz olması tüketim harcamalarının azalmasına, devletin sosyal harcamalarının ise artmasına yol açıyor. İşini kaybetme korkusu çoğu Alman’ı tüketimden kısıp para biriktirmeye zorluyor. Devlet,, doğu Almanya’nın yeni eyaletlerine her yıl 85 milyar Euro transfer ediyor. Kamu borçları öylesine arttı ki, devlet konjonktürü teşvik edici harcamalar için para bulamıyor. Nüfusun yaşlanması da sosyo-ekonomik sorunlara tuz biber ekiyor.

Almanya’da iyimserlikten eser kalmadı. Sanki kıyamet günü yaklaşıyormuş gibi herkesin ekonomik morali bozuk. Azim ve hamlecilik yerini kaderciliğe bırakmış gibi. Federal Hükümet’in başlattığı “daha çok kendi kendine yardım” esasına dayalı reformları mutlaka yenilerinin izlemesi gerekiyor.

Şimdi, devletten daha az bekleyip, ekonomik kaderine bizzat sahip çıkma zamanıdır. Buna ek olarak işsiz sayısı azaltılabilir, serbest çalışma anlayışı yaygınlaştırılabilir, eğitim sistemi düzeltilir ve emeklilik yaşı yükseltilebilirse yurtiçi konjonktürü düzeltme şansı artar. Almanya bu güce sahip. Yeter ki bu güç harekete geçirilebilsin.