1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Alman filmleri Berlinale'de iddialı

16 Şubat 2005

Sinema dünyasının kalbi Almanya’nın başkenti Berlin’de atmaya devam ediyor. Türk asıllı Hamburglu yönetmen Fatih Akın’ın “Duvara Karşı” filmi ile geçen yıl Altın Ayı Ödülü’ne uzandığı Berlin Film Festivali’nde Almanya yine iddialı. Aydın Üstünel’in haberi…

https://p.dw.com/p/AacG
55. Berlinale’nin yarışma bölümünde gösterilen Alman filmlerinden biri "Sophie Scholl"
55. Berlinale’nin yarışma bölümünde gösterilen Alman filmlerinden biri "Sophie Scholl"Fotoğraf: Internationale Filmfestspiele Berlin

Takvimler, 1943 yılının Şubat ayını gösteriyor. Münihli Sophie Scholl, ilk bakışta sıradan bir üniversite öğrencisi gibi görünse de aslında Nazi rejimine karşı mücadele veren direniş hareketinin en gözü pek isimlerindendir. Ancak Hitler’in politikalarına muhalif bir makaleyi, üniversitede dağıtmaya çalışırken yakalanır ve birkaç gün sorguya çekildikten sonra hemen yargılanır ve aynı gün idam edilir.

55. Berlinale’nin yarışma bölümünde gösterilen Alman filmi “Sophie Scholl – Son Günler”, “Beyaz Gül” adlı direniş hareketinin üyesi 21 yaşındaki genç kadının son altı gününü beyazperdeye aktarıyor. Orjinal protokollere ve görgü tanıklarının anlattıklarına dayanan filmin yönetmeni Marc Rothemund, proje için iki yıl önce kolları sıvadığını anlatıyor.

Sophie Scholl’ün idam edilişinin 60. yıldönümü ile ABD’nin Irak’a savaş açmasının neredeyse aynı günlere denk geldiğini hatırlatan yönetmen, savaş ve direnişin özel bir duyarlılık yarattığı bu dönemde, Sophie Scholl’ün sorgulanması ile ilgili daha önce günışığına çıkmamış protokolleri keşfettiğini ve büyük bir şevkle yola çıktığını belirtiyor.

Belgelere dayandırılıyor

Berlin Duvarı’nın yıkılması ve Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nin tarihe karışmasından sonra ortaya çıkan birçok yeni belgeye dayanarak çekilen film, Nazi döneminin devlet gizli polisi Gestapo tarafından yapılan sorguyu göstermelik mahkemeyi ve idamın infazını anlatıyor. Filmde, dava arkadaşlarını korumak ve ideallerine ihanet etmemek icin ölüme giden Sophie Scholl’ü, Alman sinemasının genç yıldızlarından Julia Jentsch canlandırıyor.

Naziler’e karşı direnişin simgesi haline gelen Sophie Scholl’ün, önce sıradan genç bir kadın olduğunu belirten başrol oyuncusu Jentsch, canlandırdığı karakterin, fikirlerinden ödün vermemekle kalmayarak, verdiği kararın agır faturasını da cesurca yüklendiğini ve böylelikle kahraman mertebesine yükseldiğini söylüyor.

Vatanseverlik, hümanizm ve medeni cesaretin en etkileyici örneklerinden birini, başarıyla beyazperdeye taşıyan „Sophie Scholl - Son Günler“, Berlinale’den eli boş dönmeyecek gibi. Julia Jentsch de, en iyi oyuncu ödülünün en önde giden favorisi durumunda.

“Hayaletler“

Uluslararası Berlin Film Festivali’nde eleştirmenlerin beğenisini kazanan bir diğer Alman yapımı ise Christian Petzold imzalı “Hayaletler”. Berlin’de 15 yıl önce bir süpermarketin önünden bebeği çalınan ve bu nedenle sürekli olarak Berlin’e gelen Fransız bir kadınla Almanya’nın başkentinde tutunacak bir dalı olmadan hayatta kalmaya çalışan iki genç kızın yollarının kesişmesini anlatan film, farklı arayışların hikayesi.

Yas içindeki anne, yıllar önce yitirdiği kızını aramaktan vazgeçememektedir. Fransız kadının kendi kızı sandığı Nina ise arkadaşlık, şefkat ve hayat arayışındadır. Yönetmen Petzold, üç yıl önce Fransa’da bir postanenin girişinde, kayıp çocukların fotoğraflarını ve bu çocuklar büyüdüyse nasıl görüneceklerine dair, bilgisayar ile yapılmıs çizimleri gördüğünü ve kafasında „Hayaletler“ filminin ilk taslağını oluşturduğunu belirtiyor.

“Avrupa’da Bir Gün”

Evsahibi Almanya’nın bu yıl Berlinale’de Altın Ayı yarışına gönderdiği üçüncü film ise “Avrupa’da Bir Gün”. Hannes Stöhr’ün yazıp, yönetmenliğini üstlendiği film, Şampiyonlar Ligi finalinin oynandığı bir günde dört ayrı şehirde yaşanan hırsızlık olaylarını birbirine örüyor. Moskova’da başlayan film, İstanbul ve Santiago de Compostela’da devam edip, Berlin’de noktalanıyor.

Galatasaray ile Deportivo La Coruña arasında oynanan kurgusal final maçı sırasında, farklı kültürler arası iletişim zorlukları nedeniyle yaşanan yanlış anlaşılmalardan yola çıkan film, aynı zamanda Avrupa’nın nasıl kendi içinde yakınlaşabileceğini de gösteriyor. İstanbul’daki hikayenin başrollerinden birini Almanya’da yaşayan Türkiye asıllı oyuncu Erdal Yıldız’ın üstlendiği “Avrupa’da Bir Gün”, hafif bir dille sıcak bir anlatımla beğeni kazandı.