1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Alman iş çevrelerinden Türkiye'ye destek

Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu30 Eylül 2005

Türkiye’nin AB üyeliğine Alman iş çevrelerinin desteği sürüyor. Alman iş dünyası, müzakere sürecinin başlamasıyla yatırımcılar açısından önemli bir psikolojik engelin aşılacağını ve Türkiye’ye yatırımlarda patlama yaşanmasını bekliyor.

https://p.dw.com/p/AbbP
Türk ekonomisinde patlamayı, Alman iş çevreleri yakından izliyor
Türk ekonomisinde patlamayı, Alman iş çevreleri yakından izliyorFotoğraf: AP

Neredeyse 72 milyona yaklaşan nüfusuyla Avrupa üyesinin toplam nüfusunun yüzde 15’ine denk gelen Türkiye’nin ekonomisi bu yıl beklenen 285 milyar euroluk hacimle İsveç’e yaklaşıyor ve Avusturya, Portekiz gibi çok sayıda Avrupa ülkesini geride bırakıyor. Türkiye, AB’nin en önemli ticaret ortakları arasında bu yıl yedinci sırada bulunuyor. Türkiye ile güçlü ticari ilişkileri olan Alman iş dünyası ise bu nedenle müzakerelerin bir an önce başlamasını istiyor.

Türkiye kalabalık ve genç nüfusuyla Alman üreticiler için çok önemli bir pazar, ama aynı zamanda önemli bir üretim merkezi. MAN yolcu otobüslerinden Hugo Boss kıyafetlerine kadar Alman piyasasında yer alan çok sayıda ürün Türkiye’de üretiliyor. Ticaret hacmiyle ilgili rakamlar, iki ülke ekonomileri arasındaki ilişkinin dinamizmini ortaya koyuyor.

Ticaret hacmi genişledi

Alman hükümet verilerine göre, iki ülke arasında ticaret hacmi geçtiğimiz yıl 20 milyar euro olarak kaydedildi. Almanya, Türkiye’ye 12 milyar euroluk ihracat yaparken, Türkiye’den 8 milyar euroluk mal ithal etti. Türkiye’nin toplam ihracatının yüzde 13.9’u Almanya’ya gidiyor, toplam ithalatın yüzde 12.9’u Almanya’dan geliyor.

Almanya’dan Türkiye’ye ihracat yüzde 33, Türkiye’den Almanya’ya ihracat yüzde 114’lük artış gösterdi. Türkiye, Almanya’dan en çok makine, otomobil, elektronik aletler ve kimyasal madde alıyor, Almanya’ya tekstil ürünü, meyve ve otomotiv sanayii için yedek parça satıyor. Türkiye’nin 2001 yılında yaşadığı ekonomik krizin ardından her yıl ortalama yüzde 7.5 oranında büyüme kaydetmesi de Alman ekonomi çevrelerinde heyecanla izleniyor.

Alman şirketleri Türkiye’de

Bu cazip piyasada faaliyet gösteren Alman şirketlerin sayısı giderek artıyor. İstanbul’daki Alman-Türk Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Marc Landau, 1995 yılından bu yana Türkiye’ye yerleşen Alman şirketlerinin sayısının dört kat artarak 2000’e yükseldiğini belirtiyor. Landau, 1996 yılından bu yana yürürlükteki Gümrük Birliği’ne rağmen işlerin her zaman pürüzsüz gitmediğini belirterek, rüşvet, marka korsanlığına karşı korumanın yetersizliği, hukuk normlarının Avrupa’dan farklı olması gibi sorunlar yaşandığını söylüyor. Landau, Birlik üyeliğiyle birlikte hukuk normları ve teknik konularda farkların ortadan kalkacağı, siyasi istikrarın daha da fazla yatırımı beraberinde getireceğini vurguluyor.

Berlin’deki Alman Ekonomi Araştırmaları Enstitüsü’nden Alfred Steinherr de hükümetin ekonomiye çok fazla müdahalesinden ve gölge ekonominin dev boyutundan yakınıyor. Steinherr, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın verilerine atıfta bulunarak, 2003 yılında Türk iş gücünün yarısının kayıtsız olduğunu, tarım sektöründe bu oranın yüzde 90’lara ulaştığını belirtiyor ve „Hala iki Türkiye var. İstanbul ve çevresindeki modern Türkiye ve Anadolu’daki gelişmekte olan Türkiye“ diyor.

En büyük destek şirketlerden

Ancak yaşanan sorunlara rağmen, Türkiye’nin AB üyeliğine en büyük destek de Türkiye’de faaliyet gösteren şirketlerden geliyor. Uzmanlar, en azından ekonomik alanda Türkiye’nin AB üyeliğine uygun bir aday olduğunu düşünüyor. Kalkınma durumu açısından yeni AB üyelerinin on yıl önceki durumuyla karşılaştırıldığında Türkiye’nin pekçok alanda çok daha iyi durumda olduğunu belirten Steinherr, Türkiye’nin piyasa ekonomisi, serbest sermaye dolaşımı ve modern bir bankacılık sistemine sahip olduğunu vurguluyor.

Köln’deki Alman - Türk Sanayi ve Ticaret Odası’nın Başkanı Türk asıllı sanayici Kemal Şahin ise üyelik müzakerelerinin başlamasıyla birlikte Türkiye’nin sadece çokuluslu şirketlerin alanı olmaktan çıkıp, orta ölçekli şirketler için de bir çekim alanı haline geleceğini belirtiyor. Şahin, orta ölçekli şirketlerin Türkiye’ye büyük ilgi duyduğunu, Türkiye’de yatırım, ortaklık ve ticarete hazır olduklarını belirtiyor. Türk asıllı turizmci Vural Öger de orta ölçekli şirketlerin çokuluslu şirketlere göre psikolojik etkilere daha açık olduğunu vurgulayarak, müzakerelere başlanmasının olumlu bir etki yapacağını söylüyor.

Yatırımlar da artacak

Ancak müzakerelerin başlaması sadece ticareti değil, yatırımları da artıracak. Deutsche Bank Avrupa uzmanı Werner Becker, AB üyelik perspektifiyle birlikte Türkiye’ye doğrudan yatırımlarda patlama yaşanmasını bekliyor. Becker, müzakerelerin başarı şansı ve ne kadar süreceğinin, yatırımlarda belirleyici olacağını da vurguluyor.

Siemens ve Metro gibi Türkiye’de yerleşmiş büyük Alman şirketleri ise artık Türk piyasasının bir parçası haline gelmiş durumda. 1856 yılında gönderilen ilk telgraf cihazından bu yana Türkiye’de faaliyet gösteren ve şu an 3150 kişi istihdam eden Siemens şirketi, Türkiye’deki gelişiminin müzakerelerden etkilenmeyeceğini düşünüyor. 1999 yılında Türkiye pazarına giren ve 24 tane yapı market ile süpermarket işleten Metro grubu da aynı görüşte. Şirket sözcüsü Türkiye’yi çok önemli bir pazar olarak gördüklerini, Türkiye’nin AB’ye girip girmemesinin bu durumu değiştirmeyeceğini vurguluyor.