1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Almanya fedakarlığın keyfini çıkarıyor

2 Aralık 2010

Para harcamanın zevkini yeniden keşfeden Almanlar, böylece ekonomik canlanmaya da katkıda bulunuyorlar. Ekonomik büyüme, artan tüketim harcamaları sayesinde daha geniş bir tabana yayılıyor.

https://p.dw.com/p/QORT
Fotoğraf: Fotolia/ Stefan Rajewski

Almanya yılbaşından bu yana eleştiri oklarına hedef olmaktaydı. Almanya’nın küresel ekonomik krizi daha çabuk ve daha az kayıpla atlatacağı 2010 başlarında belli olmuştu. Komşu Fransa, ‘bunda şaşılacak ne var, Almanların güçlü ihracat sanayi başkalarına nefes aldırmıyor ki, Almanya dışarıya mal satmayı bırakıp yurtiçi talebi arttırsın ki ortakları da Almanya’daki hızlı canlanmadan pay alabilsin’, diyordu.

Tartışmaya, evet akıl hocalığına hayır

Söz düellosundan birkaç hafta sonra, Haziran ayındaki Yirmiler Grubu Toronto zirvesi öncesinde Almanya yeniden eleştirilere hedef oldu. Bu kez mesaj ABD Başkanı Barack Obama’dan geliyordu. Obama sadece Berlin yönetiminin tasarruf politikasından şikayet etmiyor ama aynı zamanda Fransızların, Almanya’nın dış ticaret fazlası dünya ekonomisini tehdit ediyor, şeklindeki tezine de katılıyordu. Obama’ya göre, halkın satın alma gücünün arttırılıp daha fazla para harcamasının kolaylaştırılması gerekiyordu. Dünya ekonomisindeki dengesizlikler tartışması böylece başlatılmış oluyordu. Bu tartışmanın yapılması kuşkusuz gerekli. Ama suçlamalara yer vermeden. Almanya’nın haklı da olsa, ABD’den istihdam piyasasını reformdan geçirip tasarrufa ağırlık vermesini istemesi nasıl düşünülemez ise, başkalarının Almanya’ya akıl vermeye kalkışması Berlin’de olumlu karşılanmazdı.

Yararlı reçeteler

Almanya bildiğinden şaşmadı ve şirketlerine ihracatı azaltmalarını telkin etmedi. Sendikalar da sağduyulu davrandı ve iki haneli oranlarda zam istemedi. Böylece ikinci Alman ekonomik mucizesinin önü açılmış oluyordu. Alman ekonomisi birleşme sonrasının, yani son yirmi yılın ikinci en yüksek oranlı büyüme hızını yakaladı. Ekonomik canlanmada tüketim harcamalarının yüzde 50’lik paya ulaşması daha da sevindiriciydi. Uzmanlar bu gelişmenin devam edeceğini ve yurtiçi talebin milli gelir artışındaki payının %90’a çıkacağını tahmin ediyorlar. Almanya, ekonomik gücünü yarı yarıya ihracatçı şirketlere borçlu olsa da Fransa ve Amerika’dan gelen eleştiriler son istatistikler karşısında anlamını yitiriyor.

Mucize değil, alın teri

Belki ekonomik mucizeden söz edilebilir. Ama bunun mucizeyle alakası yok. Çünkü Almanya’nın ekonomik başarısı tesadüflere değil, somut politikalara dayanıyor. Öncelikle de kısa mesai uygulaması. Devlet özel sektöre işgücü giderlerini azaltmada yardımcı olarak, işsizliği önledi. Aynı zamanda, son yıllarda da aşırıya kaçmadıkları için övgü alan sendikalar Almanya’nın makul maliyetle üretim yapılabilen yatırım yeri olma özelliğinin korunmasına önemli katkıda bulundular.

Tabii Almanya’yı Almanya yapan faktörler arasında teşebbüsçülük ruhunu da saymak gerekir. Küreselleşme rüzgarlarını karşıdan aldığı yıllarda bile gözünü gelecekten ayırmayan Alman şirketleri krizin atlatılmasından sonra bunu kime borçlu olduklarını unutmadılar ve toplu görüşmeleri beklemeden ücretlere zam yaptılar. Aynı zamanda siparişleri zamanında yetiştirebilmek için kadrolarını genişlettiler ve yaratılan ek satın alma gücü tüketim harcamalarının artmasını sağladı. Çünkü işini kaybetmeyeceğinden emin olan daha kolay para harcayabiliyor. Bu yıl her Alman Noel alışverişine ortalama 245 euro harcayacak. Anlaşılan, ekonomik canlanmadan Noel ağacı da nasibini alacak.

© Deutsche Welle Türkçe


Henrik Böhme / Ahmet Günaltay

Editör: Nihat Halıcı