1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Almanya'da nesnellikten uzak tartışmalar

Rainer Sollich / DW14 Aralık 2004

Almanya’da Türkiye tartışmaları yoğun olarak tartışılıyor. Ana muhalefetteki Hristiyan Birlik Partileri, 17 Aralık’ta çıkacak karar ne yönde olursa olsun, Türkiye’nin AB üyeliği konusunu genel seçimlerde en önemli propaganda malzemesi olarak kullanmaya kararlı görünüyorlar. DW editörlerinden Rainer Sollich’in yorumu:

https://p.dw.com/p/AZzd

“Türkiye’nin AB üyeliğine ilişkin karara kısa bir süre kala konuyla ilgili tartışmalarda heyecanın dozu artıyor ve ne yazık ki nesnellikten de giderek daha fazla uzaklaşılıyor. Özellikle Almanya’daki muhafazakar partiler, Türkiye’nin üyeliğine karşı sürdürdükleri kampanya ile adeta Avrupa’nın kaderini değiştirecek bir karar arefesinde olunduğu gibi bir izlenim uyandırıyorlar.

Türkiye’nin AB’ye dahil olması ile Almanya’da çete suçlarında ve radikal İslami akımlarda artış olacağını savunanlar, ülkede 2,5 milyondan fazla Türk’ün yaşadığı gözönüne alınırsa, toplumsal barışı tehdit etmektedirler. Tüm bu tartışmalarda, Türkiye ile müzakerelerin en az 10 hatta 15 yıl süreceği ve Ankara’nın bu süre içinde gerekli tüm siyasi ve ekonomik kriterleri yerine getirmesi halinde bir üyeliğin sözkonusu olabileceğine dair temel bir kararın alındığı da görmezden geliniyor.

Tabii ki ağırlıklı olarak İslami bir kültürün etkisinde olan ve nüfusunun hızlı şekilde arttığı büyük bir ülkenin Birliğe dahil edilmesi, uyum konusunda yoğun bir gayret gösterilmesini gerektirecektir. Ancak bu gayretin her iki tarafça da gösterilmesi kaçınılmazdır.

Bu nedenle de müzakerelerin tam üyelik amacına yönelik ancak yine de “sonucunun açık olması” bir çelişki ortaya koymamaktadır. Böylece karşılıklı yakınlaşma süreci içinde büyük anlaşmazlık ya da engellerle karşılaşılması durumunda, her iki tarafın da mâkul alternatifler geliştirmesine olanak tanınacaktır.

İdam cezasının kaldırılması, Kürtçe yayın ya da kadın haklarında iyileştirme gibi normal şartlar altında yapılması çok zor olan birçok reformun, ancak Türkiye’ye, “Avrupa Birliği’ne üyelik perspektifi sunulması“ sayesinde gerçekleştirildiği de unutulmamalı. Yani ülkenin daha demokratik bir kimliğe kavuşması için AB süreci adeta bir motor işlevi görmektedir. Demokratik ve istikrarlı bir Türkiye, Avrupa’nın da çıkarınadır.

Türkiye’nin olası üyeliği durumunda, Birliğin en kalabalık ülkesi olarak ne kadar büyük bir yaptırım gücüne sahip olacağı ya da merkezi yönetim yetkilerinin ne kadarını AB’ye devredeceği gibi hususlar üzerine elbette tartışmalar yapılmalıdır. Tüm üyelik müzakereleri de bunun için en ideal ortamı oluşturacaktır. Ancak sırf, halkının büyük bir bölümü Müslüman diye Türkiye’nin AB üyesi olamayacağını savunmak, ayrımcılıktır ve kesinlik kabul edilemez.“