1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Almanya'daki Yugoslav misafir işçileri

15 Ekim 2012

Federal Almanya 1968 yılında Yugoslavya ile bir "İş Gücü Alım Anlaşması" imzaladığında, bu sosyalist ülkeden de yüzbinlerce kişi geçici olarak buraya çalışmaya geldi.

https://p.dw.com/p/163Ff
Fotoğraf: DW

Dragan Pribiç, "Ben, çocukları burada yaşadığı için burada kalmış bir misafir işçiyim. Tüm geri dönüş hayâlleri uçup gitti" diye konuşuyor. Onun göç öyküsü, eski Yugoslavya'dan ilk kuşak birçok göçmeninki ile benzerlikler taşıyor.

Serbische Flüchtlinge aus Kroatien in Bosnien und Herzegowina
Fotoğraf: DW
Gastarbeiter aus Jugoslawien in Deutsschland
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Bugün 62 yaşında olan Pribiç, 1970 yılında Belgrad'dan Almanya'ya gelmiş. Bu tarihten önceki yıllarda Almanya ekonomisinde patlama yaşandığı için iş gücüne ihtiyaç duyulmuştu. Federal Almanya daha 1955 yılında İtalya ile bir İş Gücü Alım Anlaşması imzalamış, çok geçmeden İspanya, Yunanistan, Türkiye ve Portekiz de sırayı takip etmiş, 1968'de Yugoslavya da bunlara katılmıştı. Dragan Pribiç ilk olarak Frankfurt'a geldi. Teknisyen olarak eğitim almış olan Pribiç tek kelime Almanca bilmiyordu, ama bu önceleri çok da önemli değildi. "İlk başlarda sadece bir otomobil alabilmek için para biriktirmek, burada sadece bir-iki yıllığına kalmak istiyordum" diye konuşuyor.



Valizler hazır şekilde çalışmak


Alman Sendikalar Birliği Göç Bölümü Başkanı Leo Monz, o zamanlar bir çoklarının böyle düşündüğünü söylüyor ve ekliyor: "Buraya gelen yabancı işçilerin sürekli olarak Almanya'da kalma gibi bir perspektifi yoktu. Geri dönüş fikrini hiç akıllarından çıkarmıyorlardı." Bundan dolayı da çalışmak üzere Almanya'ya gelen göçmen işçiler önceleri ailelerini yanlarına almadılar. Eğer eşler birlikte Almanya'ya gelmişlerse, o durumda çocukları çoğunlukla "evde", Yugoslavya'da büyük anne-babaların yanına bıraktılar.

Yugoslavya'dan gelen göçmenler Almanya'da iş bulma konusunda genel olarak çok başarılıydılar. Diğer misafir işçilerin çoğunluğunun tersine kalifiye elamandılar, birçoğu da zanaatkârdı. Sendikacı Leo Monz, Alman işverenin de onlardan çok hoşnut kaldığını belirtiyor.

Sadece bir yıl daha, sonra bir yıl daha

Dragan Pribiç de elektrikçi olarak hızlı bir biçimde iş buldu, kısa bir süre içerisinde Almanca konuşmaya başladı ve müstakbel eşi ile tanıştı. Herşey çok iyi gitti; ilk otomobilini satın aldı, ancak onun da talepleri artmıştı. "Belki sadece küçük bir dairem de olabilir diye düşünmüştüm. Ardından daha büyük bir daire, sonunda müstakil bir evimiz oldu. O zamanlar bana Almanya'da 50 yıl kalacağımı söyleseler, delisiniz derdim" diyor  Dragan Pribiç.



Diğer yabancı işçilere kıyasla o zamanki Yugoslav misafir işçileri Yugoslavya devletinin büyük desteğini gördü. Sendikacı Leo Monz, Yugoslavya Büyükelçiliği'nin Almanya'da açılmasında payı olduğu ve gözettiği birçok Yugoslav kulübü ve derneğini ve çok sayıdaki konsolosluk dairelerini buna örnek gösteriyor. Alman sendikacılar bu durumu karışık duygularla izliyordu. Sendikacı Leo Monz, "Bize göre devlet çok fazla işin içine giriyordu, özellikle işçilerin çıkarlarının nasıl tanımlanması gerektiği konusunda... . Ama öte yandan bu insanların sorunları konusunda kendini her zaman sorumlu hissetmiş olan Yugoslavya hükümeti içinden her zaman muhataplarımız oluyordu."

Kendi aralarında kalıyorlar

Resmî tanımla "geçici işçiler", gün boyu çokça çalışıp, akşamları kendi kulüplerine gidiyordu. Bugünkü anlayışa göre o zamanlar bunların paralel topluluklarda yaşadığı söylenebilir. Dragan Pribiç, ilk kuşak misafir işçilerin sadece birazının topluma uyum sağladığını anımsıyor: "Bize burada geçici olduğumuz, Almanlarla büyük arkadaşlıklar kurmamamız, siyasete bulaşmamamız telkin ediliyordu."

Ancak iş gücünün rotasyonu, yani belirli bir süre sonra işçilerin bir kısmının geri dönüp, onların yerine yenilerinin gelmesi beklentisi gerçekte hiçbir zaman işlemedi. Ne misafir işçiler hâlâ yoksul durumdaki ülkelerine dönme niyetindeydiler, ne de onların Alman işverenleri artık işi öğrenmiş olan bu personeli bırakmak niyetindeydi. Böylelikle kısa süreli işler için Almanya'ya çağrılmış olan işçiler, ailelerini de yanlarına getirterek, burada uzun süreli kalan göçmenlere dönüştüler. İşte o dönemde yazar Max Frisch'in, "iş gücü istedik, insanlar geldi" sözü ün kazandı.

Deutschland Geschichte Sonderzug für Gastarbeiter aus Jugoslawien Flash-Galerie
Fotoğraf: picture-alliance/dpa



Savaş herşeyi değiştirdi

Alman hükümetinin 1973 yılındaki iş gücü alımını durdurma kararından sonra da aile birleşimi kapsamında Yugoslavya'dan gelenlerin sayısı sürekli artış gösterdi. Ancak 1991'de Yugoslavya Savaşı'nın başlamasıyla birlikte bu sayılar bir anda büyük artış gösterdi. Göçmenler yakınlarını en çabuk bir biçimde Almanya'ya getirttiler, çok sayıda sığınmacı da buraya geldi.

Savaş sırasında Almanya'da birdenbire Yugoslavlar yerine  Hırvatlar, Sırplar, Bosnalılar ve Makedonlar ortaya çıktı. Bir gecede çok sayıda Yugoslav restoranı ve de kulüpler ve dernekler ortadan kayboldu, onların yerini ertesi günü yeni etnik bayraklı ve isimli olanlar aldı. Sendikacı Leo Monz, "birdenbire bu ulusal farklılıklar o kadar önem kazandı ki, insanlar birbiriyle kavgaya tutuştular. Bu durum bizi hayrete düşürmüştü" diye anımsıyor.

Valizler açıldı

Şu anda ise eski Yugoslavya'dan ve daha sonra ortaya çıkan devletlerden ikinci ve üçüncü kuşak göçmenler Almanya'da yaşıyor. Toplam 1,5 milyon kadar bir nüfusa sahip oldukları tahmin ediliyor. Çoğunun artık bir Alman pasaportu da bulunuyor.

Genç kuşaklar topluma iyi entegre olmuş durumda, yaşlı olanlar ise geri dönüş için doğru anı kaçırdılar. Tıpkı Dragan Pribiç gibi onlar Almanya'da yaşamaya devam ediyorlar. 

© Deutsche Welle Türkçe

Zoran Arbutina / Çelik Akpınar


Editör: Nihat Halıcı