1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Almanya'ya duyulan güven

Klaus Dahmann / DW10 Mayıs 2006

BM Genel Kurulu, yeni kurulan İnsan Hakları Konseyi'nin 47 üyesini belirledi. Konsey’de Rusya ve Çin gibi insan hakları ihlalleriyle dikkat çeken ülkeler yer alıyor. DW’den Klaus Dahmann, Almanya’nın ve diğer konsey üyesi ülkelerin durumunu değerlendirdi:

https://p.dw.com/p/AZpq

“Almanya’nın BM nezdindeki büyükelçisi Gunter Pleuger, ülkesinin Güvenlik Konseyi’nde daimi üyelik edinebilmesi için çok çaba harcadı. Büyükelçi Pleuger’in ve diğer Alman yetkililerin çabaları büyük ihtimalle sonuçsuz kalacak. Çünkü Almanya’nın daimi üyelik talebi, İkinci Dünya Savaşı’ndan zaferle çıkan ülkelerin savaş sonrası oluşturulan yapıdan geri adım atmamalarına takılıp kalıyor. Buna karşılık büyükelçi Gunter Pleuger, ülkesinin BM bünyesinde edinmiş olduğu olumlu konumdan ötürü memnuniyet duyabilir.

Bunda Almanlar’ın BM’ye destek veren ülkeler listesinde üçüncü sırada yer alması büyük rol oynuyor. Almanya düzenli aidat ödemeleri haricinde, barış görevleri için maddi kaynak gerektiğinde kesenrin ağzını açmaktan kaçınmıyor. Alman diplomatların zorlu müzakerelerde sergilediği beceri de olumlu imajına katkıda bulunuyor. Buna en iyi örnek, Almanya’nın İran nükleer krizi görüşmelerinde BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesiyle birlikte aynı masada yer alması.

Almanya’nın BM nezdindeki büyükelçisi Gunter Pleuger’in de önemli katkılarıyla Birleşmiş Milletler'de yeni kurulan İnsan Hakları Konseyi'ne seçilmiş olması, Almanya’nın uluslararası alanda hanesine yazılan yeni bir olumlu puan olarak dikkat çekiyor. Almanya, Batı Avrupa ve Kuzey Amerika ülkeleriyle Avustralya’yı kapsayan grubun adayları arasında en yüksek oyu aldı. BM Genel Kurulu’nun dörtte üçünün Almanya’nın üyeliğine destek vermiş olması, Berlin’e duyulan güveni kuşkusuz çok açık şekilde ortaya koyuyor.

Diğer yandan Alman hükümeti uluslararası toplumun duyduğu güveni, ülke içinde insan hakları alanında daha özenli davranma doğrultusunda verilmiş bir mesaj olarak da algılayabilir. Avrupa Birliği üyesi birçok ülkede yaşama geçirilen ve kültürel azınlıkların her türlü dışlanmasını engelleyecek ‚Ayrımcılığa Karşı Yasa’nın sonunda Almanya'da da çıkarılmış olması, rastlantı olmasa gerek.

BM İnsan Hakları Konseyi üyesi olarak Almanya’nın Brüksel’den bu konuyla ilgili uyarılar alması, pek uygun düşmezdi. Aynı şekilde sınırdışı edilmesi kararlaştırılan tutukluların koşullarında da iyileştirici adımlar atılması bekleniyor. Bütün bu adımlar, uluslararası toplumda Almanya’nın sahip olduğu olumlu izlenimin ülke içinde de yansımasını sağlayacak.

Alman iç siyasetine ilişkin bu temenni İnsan Hakları Konseyi’nin geri kalan 46 üyesi için de geçerliyken Rusya ve Çin’e yönelik kuşkular haklı olarak varlığını koruyor. Çin ve Rusya, insan haklarına harfiyen uydukları için değil, Batılı devletleri dengeleyici bir güç olarak görüldükleri için İnsan Hakları Konseyi’ne seçildiler.

Rusya, Çeçenistan’daki uygulamaları, Çin ise ölüm cezalarıyla insan haklarını ihlal eden ülkeler arasında yer alıyor. Şimdi Pekin ve Moskova’nın tıpkı Konsey’in yerini aldığı İnsan Hakları Komisyonu’nda yaptıkları gibi, Konsey’de edinmiş koltukları, aleyhlerinde karar çıkmaması için kullanmalarından kaygı duyuluyor. Bir başka olumsuz gelişme ise Suudi Arabistan ve Küba’nın da İnsan Hakları Konseyi’ne seçilmiş olması.

Gözler artık İnsan Hakları Komisyonu’ndan daha iyi işlemesi beklenen İnsan Hakları Konseyi’nde. Bazı gözlemciler, Konsey’i Birleşmiş Milletler’in ahlaki vicdanı olarak değerlendiriyor. Konsey’in ne oranda bu fonksiyonunu yerine getireceği, gerektiğinde insan haklarını ihlal eden üye ülkeleri Konsey’den atmakta tereddüt etmeyecek Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na bağlı.“