1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Altına ilgi artıyor

Ajanslar17 Ağustos 2004

Altın yıllarca banka kasalarında ve yastık altlarında sessiz sedasız yattı. Bilhassa 1990’lı yıllarda bu değerli sarı maden, rant getirmeyen, modası geçmiş ve sadece fantazisi olmayanların tercih ettiği bir yatırım aracı olarak görülmekteydi. Altın fiyatı dibe vurmuştu. Ancak son zamanlarda şartlar tersine döndü. Altın aranan değerler arasına girdi. Bir çok banka artan talebi değerlendirmek için yeni altın serileri çıkardı.

https://p.dw.com/p/AbfV

Uzmanlar altındaki tırmanışın global finans piyasalarındaki problemlerle yakından ilgili olduğunu belirtiyorlar. Ekonomik büyüme hızının yetersizliği, Avrupa ve Kuzey Amerika’da kamu borçlarının kabarması, banka ve sigortacılık branşlarındaki darboğazlar altına cazibe kazandırıyor. Borsa krrizi ve 11 Eylül 2001’den bu yana yaşanan terör korkusu yatırımcının gözünde bu asil madene her geçen gün biraz daha değer kazandırtıyor. Rekor seviyedeki ham petrol fiyatlarının borsalarda yol açtığı belirsizlik te bu eğilimi güçlendiriyor.

Artan talep, altın fiyatını da harekete geçirdi. 1999 yılında 250 dolar olan altının ons fiyatı şimdi 420 dolar. Spekülatif altın satışları nedeniyle ons fiyatı zaman zaman 400 doların altına düşebiliyor. Ancak uzmanlar bu düşüşün geçici olduğunu ve yıl sonuna kadar altın fiyatının 450 doları aşacağını iddia ediyorlar. Emtia borsalarının kurtları, ‘2006 yılında altının ons’una 600 dolar ödersek, şaşmayalım’, diyorlar.

Enflasyonun sigortası

Baden Württemberg Bankası’nın hammadde uzmanı Markus Mezger 600 dolarlık ons fiyatını gerçekçi bulduğunu belirtiyor ve iddiasını ‘finans aleminde altının enflasyon sigortası yerine geçtiği’ teziyle gerekçelendiriyor. Avrupa ve ABD’de enflasyon oranlarının büyümesi bekleniyor. Bu bakımdan yatırımcının en emin tassarruf ve değer muhafaza araçlarından biri olan altına sığınmasına şaşmamak gerekir. Altındaki yükselişi besleyen faktörlerden biri de Amerikan dolarına döviz piyasalarında şans tanınmaması. Dolar’ın diğer değerli paralar karşısında daha da kann kaybetmesi bekleniyor. ‘Dolar düştükçe altının parlaklığı artar’ benzetmesi her zaman geçerli. Amerikan ve Avrupa Merkez Bankaları’nın ana faiz haddini tarihin en düşük seviyesinde tutmaktaki ısrarları, altının yatırım aracı olma özelliğini güçlendiriyor.

Yatırımcının gözü kamaşabilir

Ancak altın fiyatındaki hızlı tırmanışın yatırımcının gözlerini kamaştırabileceği uyarısında bulunanlar da var. Dekka Bankası’nın baş ekonomisti Sandra Ebner, ‘Temkini elden bırakmamak ve fiyat artışının dolara endeksli oldğunu unutmamak gerekir’ diyor. Gerçekten de dolara göre değer kazanan altının euro fiyatı değişmedi. Dolar’ın euro karşısında uğradığı devalüasyon nedeniyle 2003 yılında euro ile altın alanların kazancı sadece yüzde 4 oldu.

Altının değer kaybetmediği ve satın alma gücünün yıpranmadığı ise kesin. Bankacı Mezger, bir ons altınla her devirde şık bir takım elbise alınabileceğini hatırlatıyor. Uzmanlar, altının, risk küçültmek amacıyla geniş bir yatırım portföyüne entegre edilmesini salık veriyorlar. Yatırım portföyündeki payının yüzde 5 ila yüzde 10 olmasını tavsiye eden uzmanlar, fiziki altının faiz getirmediğini hatırlatıyorlar. Gerçekten de altına gönül verenlerin yüzde 90’ı altın fiyatına endeksli sertifikaları tercih ediyor. Bu sertifikaların avantajı, taban faiz garantisi vermesi, ana sermayeyi aşındırmaması ve kur risklerine karşı tam sigorta yerine geçmesi. Riski ise, fiyat marjlarının, artışta olduğu gibi düşüte de altın fiyatından fazla olması. Bu bakımdan emin tasarruf aracı arayanlara altını mini dozlarda tavsiye eden bir uzman, ‘altını seyretmesi güzeldir, ama altınla ne yatırım planı yapılabilir ne de emeklilik garantiye alınabilir’ diyor.