1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Ankara için tünelin sonundaki ışık netleşiyor

Baha Güngör23 Haziran 2004

Avrupa Konseyi, Türkiye için belki de 12 Eylül 1980 askeri darbesinden bu yana uluslararası planda hazırlanmış en olumlu kararlardan birine imza attı ve Türkiye’yi denetim mekanizmasından çıkardı. Demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti alanlarındaki eksikleri nedeniyle 1996 yılından bu yana Avrupa Konseyi’nin denetim mekanizmasında tutulan Ankara, artık ”politik açıdan normalleşmiş” Avrupalı ülkeler sınıfına dahil oldu. DW Türkçe Yayınlar Sorumlusu Baha Güngör’ün konuya ilişkin yorumu:

https://p.dw.com/p/Aa2u

"Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’ndeki oylamanın sonucu, Türkiye açısından oldukça sevindirici olmakla birlikte yine de kararı, Avrupa Birliği kulübüne kesin giriş bileti olarak da algılamak yanlış olur. Türkiye’de herşey henüz güllük gülistanlık değil ama tünelin ucundaki ışık her geçen gün daha da belirgin hale geliyor.

Görünen o ki, Leyla Zana ve üç arkadaşının cezaevinden tahliye edilmesi gibi bazı kararlı adımlar, Belçika ve Lüksemburglu iki raportör üzerinde önemli ölçüde etkili olmuş. Ancak bu olumlu gelişmelere rağmen, Türkiye’de durumun tümüyle 'normale' dönmesi için hayli zaman ve sabra ihtiyaç duyulduğu gerçeği de gözardı edilmemelidir. Çok değil, daha geçtiğimiz yılın Eylül ayında Türkiye’yi ziyaret eden Avrupa Konseyi uzmanları, eskisi kadar yaygın olmasa da, tutuklu ve hükümlülere hala çeşitli işkence yöntemlerinin uygulandığını tesbit etmişlerdi. En azından, Kürt nüfusun yoğun olduğu bölgeler için bu durum geçerliydi.

Son kararla Avrupa Konseyi’nin 'denetim mekanizmasından' çıkan Türkiye, aralarında yeni AB üyesi ülkeler Çek Cumhuriyeti, Letonya, Slovakya ile müstakbel üyeler Romanya ve Hırvatistan’ın da bulunduğu 'denetim sonrası sürece' dahil edildi.

Türkiye‘nin üyeliğinin, aynı zamanda Avrupa Birliği için de siyasi açıdan yeni ve büyük sınavlar anlamına geleceği de bir gerçek. Ne de olsa, Hristiyan ülkelerden oluşan bir topluluğa, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan 70 milyonluk bir ülkenin üye olması sözkonusu. İşte tam da bu inanç farklılığı noktasında Avrupa Birliği için, farklı kültür ve dinlerle de diyalog ve barış ortamı kurmaya muktedir olduğunu ispatlama fırsatı doğuyor. Avrupa’da kalıcı bir barış içinse doğu ile batı arasında bir 'güven köprüsü' niteliğinde Türkiye’ye ihtiyaç duyuluyor. Radikal islam ve terörle mücadele cesaret gerektirir. Birlik, kendi hristiyanlık gölgesinden kurtulup, Avrupai değerleri sınırları ötesine taşımak isteyen Türkiye’yi kabul etme cesaretini gösterebilmelidir."