1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Ankara, Kürt sorunuyla politik mücadele etmeli

Rainer Sollich / DW3 Haziran 2004

PKK'nın devamı olan ayrılıkçı Kürt örgütü Kongra Gel, yaklaşık beş yıldır sürdürdüğü ateşkesi sona erdirdiğini geçtiğimiz günlerde duyurdu. Bu gelişme, kabus dolu eski günlerin geri mi döneceği sorusunun oluşmasına neden oluyor. ”Ankara, PKK ile mücadelesini artık politik alanda da sürdürmelidir” sözleriyle başlayan yorumunda, DW editörlerinden Rainer Sollich, Ankara'nın tutumunu yorumluyor:

https://p.dw.com/p/Aa3G

"PKK, adını 'Kürt Halk Kongresi' yapıp barışçıl bir imaj sağlama hevesinde. Ancak gerek ele geçen son bomba ve patlayıcılar, gerekse yabancı turist ve yatırımcılara yönelik tehditleri, PKK’nın bilinen eski niteliğini koruduğunu, Kürtler'in haklarını savunduğunu vehmeden bir terör örgütü olmayı sürdürdüğünü kanıtlıyor.

PKK’nın arzettiği tehlike, Türk devletinin Kürt sorununu çözme becerisiyle doğru orantıda ve Türkiye, bu soruna hala kararlı biçimde yaklaşmama huyunu sürdürüyor. Türk Silahlı Kuvvetleri, PKK’nın Kuzey Irak’tan sızmasını engellemek ve militanlarını etkisiz kılmak için bölgede tetikte beklerken politik düzeyde yapılanlar yeterli değil.

Bu ihmallerin başında, Kürt halkının yoğunlukta olduğu Güneydoğu Anadolu bölgesindeki yoksulluğun giderilmesi için hala etkili bir programın hazırlanmamış olması geliyor.

Bunun yanında, Türkiye’ye AB yolunu açacak siyasi reformların da hala istenen etkiyi sağlamaktan uzak olduğunu belirtmek gerek. Kürt seçmenleri temsilen meclise gelen Kürt milletvekilleri ve aydınlarının, Kürtler'in hakkını savunmaya yeltendikleri için hala hapislerde çürümesi bunun en çarpıcı örneği.

Kürtçe dilinin medyada yer alması teorik açıdan serbest de olsa, devletin denetim mekanizması bir Kürt televizyonunun oluşumunu engellemeyi sürdürüyor. PKK’nın da böyle bir oluşum içinde yuvalanması ve etkili olmasından çekiniliyor.

Eğer Türkiye, bu yılın sonunda AB ile üyelik müzakeresi konusunda bir tarih almak istiyorsa, önce ev ödevlerini eksiksiz yerine getirmek zorundadır. Ankara, ülkedeki Kürt azınlığın kültürel özerkliğe hakkı olduğu gerçeğini nihayet kabullenmelidir.

Buna karşılın kimsenin, Türkiye’den PKK’nın tehditlerine boyun eğmesini ve terör örgütüyle pazarlığa girişmesini beklemeye hakkı olamaz. Ankara, bunun yerine şimdiye değin kağıt üzerinde tanıdığı hakları kararlılıkla hayata geçirmesi ve Kürtler'in kültürel özerkliğini kabul etmesi doğru olur.

Dünyanın tüm devletleri gibi Türkiye de teröre karşı kendini, gerekirse şiddete başvurarak koruma hakkına sahiptir. Ancak Ankara’nın çıkarını düşünerek, PKK’nın siyasi açıdan izolasyonunu sağlamanın da yollarını aramalıdır. Türkiye’nin, hele AB üyeliği ile ilgili planları gözetilirse, Kürt sorununun bir kez daha tırmanmasına tahammülü kalmamıştır."