1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Ankara-Paris hattı: İnişli çıkışlı bir yol

23 Nisan 2009

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın Paris'teki resmi temasları, Türk-Fransız ilişkilerinde hassas bir döneme denk geldi. Kayhan Karaca, iniş ve çıkışlarıyla Türk-Fransız ilişkilerini mercek altına alıyor.

https://p.dw.com/p/HcRa
Fransa siyasetinde Türkiye'nin üyeliğine karşıt sesler ağırlık kazanıyor
Fransa siyasetinde Türkiye'nin üyeliğine karşıt sesler ağırlık kazanıyorFotoğraf: AP

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Paris’teki temasları çerçevesinde Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner ve Avrupa İşleri Bakanı Bruno Le Maire ile biraraya geldi. Bağış’ın Paris temasları, Fransız hükümet yetkililerinin, özellikle NATO zirvesi sonrasında, Ankara'nın AB üyelik perspektifi konusundaki olumsuz açıklamalarının ardından gerçekleşmesi bakımından önem taşıyor.

Fransa ve Türkiye, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik perspektifi çerçevesinde garip bir ilişki yaşamaktalar. Türkiye, 1959'da başlayan Avrupa Birliği üyelik sürecinde bugüne kadar gelebildiyse bunda Fransa'nın da katkısı var. Ancak günümüz Fransası’ndan çatlak sesler yükseliyor.

Fransa’nın siyasi hesapları

Paris, 2000'li yılların başlarından bu yana, ama özellikle de Nicolas Sarkozy'nin 2007 yılında cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından, Türkiye'nın üyeliğine sıcak bakmadığını açıkça dile getirmekte. Sarkozy'nin Türkiye politikası sanıldığı gibi konjonktürel değil. Fransa koşullarında enine boyuna düşünülmüş siyasi hesaplara dayanıyor.

Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, AB'de Türkiye'nin üyeliği karşıtlarının başını çekiyor
Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, AB'de Türkiye'nin üyeliği karşıtlarının başını çekiyorFotoğraf: picture alliance/dpa

Bu politikanın temel taşını, Fransız siyasetindeki iç dengeler oluşturmakta. Fransa, 1980'li yıllardan bu yana, sağlam bir toplumsal temeli olan aşırı sağcı ve aşırı muhafazakar siyasi partilere sahip. Türkiye'nin Avrupa perspektifi son 20 yıldır bu popülist partilerin elinde seçim malzemesi.

Seçim yenilgisinin faturası Türkiye’ye çıktı

2002 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimine kadar Türkiye'nin Avrupa perspektifine ses çıkarmayan, hatta destek olan Fransız merkez sağı, bu seçimde aşırı sağcı lider Jean-Marie Le Pen'in ikinci tura yükselmesiyle içine girdiği travmanın faturalarından birini de Türkiye'ye kesmeye başladı. Dolayısıyla Sarkozy ve partisi, Türkiye karşıtlığını aşırı sağın ya da aşırı muhafazakarların eline bırakmak istemiyor.

Bir diğer neden ise Fransa'nın geleneksel olarak Avrupa Birliği'nin genişleme sürecine sıcak bakmaması. İngiltere'yi iki kez vetolayan Fransa, İspanya ve Portekiz'in üyeliklerini de geciktirmiş, Berlin duvarı yıkıldıktan sonra başlayan yeni genişleme sürecini geciktirmek için de Kopenhag kriterlerinin yaratılmasında öncü rol oynamıştı.

Fransa’nın güç kaybı endişesi

Fransa, şimdi de, Türkiye'nin gelecekteki üyeliğiyle, Avrupa Birliği içinde zaten azalan gücünü daha da kaybedeceği endişesinde. Paris kulislerinde, Türkiye'nin olası üyeliğinin, Washington'ın Avrupa üzerindeki hakimiyetini artıracağı ve Birlik içinde Fransız-Alman dengesini altüst edeceği de dile getirilmekte. Fransız yetkililer, Ankara'nın üyeliğine muhalefetlerini, son NATO zirvesi ve bu zirvenin hemen ardından Prag'da düzenlenen AB-ABD zirvesinde ABD Başkanı Obama'nın Türkiye'nin AB perspektifine destek mesajının ardından yeniden dillendirmekte gecikmediler.

Başbakan Erdoğan, 2004 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ile
Başbakan Erdoğan, 2004 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ileFotoğraf: AP

İşte bu ortamda, Türk hükümetinin Avrupa Birliği ile ilişkilerdeki en yetkili ismi, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, dün Paris'te, daha birkaç gün öncesine kadar Türk hükümetinin NATO zirvesindeki tavrı yüzünden Ankara'nın üyeliğini sorgulamaya başladığını söyleyen Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner ve "Balkan ülkelerinden sonra genişleme süreci durmalı" diyen Avrupa İşleri Bakanı Bruno Le Maire ile görüştü.

„Bize aldırmayın, AB yoluna devam edin“

Egemen Bağış, Fransız yetkililerin Türkiye'nin önemini idrak ettiklerini ve NATO zirvesi sonrası başlattıkları tartışmanın noktalandığını söyledi. Fransız tarafı da bunu doğrulayarak, ortamı yatıştırmak istiyor. Bağış, Fransız siyasilerin bu tavrını değiştirmenin formülünün Fransız kamuoyunu kazanmak olduğunu da söylüyor. Fransız hükümeti ise Türk hükümetinden sabır ve anlayış beklemekte. Yani, kendi kamuoyuna "Ankara'nın üyeliğine karşıyım", Ankara'ya ise "Bize aldırmayın, Avrupa yolunuza devam edin" diyor.

Paris ve Ankara'nin 500 yıldır sürdüğünü söyledikleri siyasi ilişkide son durum böyle. Simdi iki ülke bu yıl 1 Temmuz'da Fransa'da başlayacak ve yine iç siyasi dengeler nedeniyle bilinçlice Haziran ayındaki Avrupa Parlamentosu seçimlerinin sonrasına itilen kültürel ağırlıklı 9 aylık bir Türkiye Mevsimi'ne hazırlanıyor.

Kayhan Karaca/Strazburg

Editör: Murat Çelikkafa