1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Ankara'da bir dönemin yargılanması

Oktay Pirim17 Şubat 2005

Mesut Yılmaz ile Devlet eski Bakanı Güneş Taner’in, Yüce Divan’da yargılanmaya başlamaları, sadece eski bir başbakanın yargı önüne çıkartılması bakımından değil, bir dönem kamuoyunun gündemini aylarca işgal eden siyaset-ticaret-mafya ilişkilerine ışık tutması bakımından da büyük önem taşıyor...

https://p.dw.com/p/Aax8
Yılmaz'ın Yüce Divan'daki yargı süreci başladı...
Yılmaz'ın Yüce Divan'daki yargı süreci başladı...Fotoğraf: AP

1983’te ANAP’ın kurucusu olarak aktif siyasete girerken Turgut Özal’ın geleceği parlak prenslerinden biri olarak gösterilen, Alman ekolünden gelmesi nedeniyle sıkı bir Avrupa Birliği yanlısı, reformist ve liberal politikalarıyla geleceğin yıldızı olarak tanımlanan Mesut Yılmaz ne oldu da bugün Yüce Divan’da yargılanmaya başlandı. Devlet Bakanlığı, Turizm Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Başbakan Yardımcılığı, ANAP liderliği gibi siyasi kariyeri hayli yüksek olan Mesut Yılmaz’ın Yüce Divan’a gidiş öyküsü 1997’li yılların başlangıcına kadar uzanıyor.

Türk Ticaret Bankası 16 Mayıs 1997 tarihinde zor duruma düştüğü gerekçesiyle TMSF’ye devredilerek devlet kontrolüne alındı. Mesut Yılmaz 20 Haziran 1997’de 55’inci hükümetin Başbakanı olarak göreve başladığında başta batık bankaların özelleştirilmesi olmak üzere, mafyaya ve devlette çeteleşmeye karşı mücadele bayrağı açtı. İşte bu dönemde Türkbank’ın özelleştirilmesi gündeme geldi.

Yiğit’i cesaretlendirici mesajlar

Ne var ki, bankaya çok sayıda talip vardı ve bunların başında inşaat müteahhiti olarak bilinen Korkmaz Yiğit geliyordu. İhale aşamasında dönemin Devlet Bakanı Güneş Taner, banka taliplileriyle görüşmeye başladı. İddiaya göre, Alaaddin Çakıcı bankanın Korkmaz Yiğit’e verilmesini istiyordu ve ihaleye girmek isteyen öteki taliplileri devre dışı bırakmaya çalışıyordu.

Korkmaz Yiğit’e bankanın verilmesi konusunda hükümet cephesinden cesaretli mesajlar gönderilmişti ve 500 milyon dolar çıkması halinde bu iş bitecekti. Bunun karşılığında da 25 milyon dolara Genç TV alınacak ve kendisine ihalede destek olduğu gerekçesiyle bu televizyon Yılmaz’a yakın işadamı Kamuran Çörtük’e verilecekti. Sonuçta, ihale tamamlandı ve banka 600 milyon dolara Korkmaz Yiğit’e verildi.

Kaset skandalları

İşte tam bu sırada ses kasetleri patlak verdi. Bu kasetlerde, Çakıcı’nın Korkmaz Yiğit ile yaptığı görüşmeler ayrıntılarıyla yer alıyordu. Yiğit, ihaleye girmesi konusunda kendisini Mesut Yılmaz’ın cesaretlendirdiğini, hatta yetmemesi durumunda para takviyesi yapabilecekleri sözünü verdiğini iddia etti. Yılmaz ise bu iddiaları yalanladı.

Eski Başbakan Mesut Yılmaz, ses bantlarından son anda haberdar olunca bankanın Korkmaz Yiğit’e verilmemesi konusunda devreye girdi. Yılmaz’ın, Güneş Taner’i arayarak “Yiğit’in Çakıcı ile bağlantısı var. İhaleye sokmayın” dediği iddiaları gündemde yer aldı. Ancak, iş işten geçmişti. Banka Yiğit’e verilmiş ama ortalık bir anda toz duman olmuştu. İşin içine mafya girmişti. Sonuçta Türkbank tekrar geri alındı ve tasfiyesine karar verildi.

Türk siyasetinde deprem

Bu gelişmeler Türk siyasetinde tam bir depreme yol açtı. TBMM’de Soruşturma Komisyonu kuruldu ve Yılmaz başta olmak üzere iddianın tarafları bu komisyona ifade verdi. Ayrıca, İstanbul’da açılan davalarda hem Korkmaz Yiğit hem de Alaaddin Çakıcı mahkum oldu.

Mesut Yılmaz’ı Yüce Divan’a götüren gelişmelerin kısa öyküsü böyle. Ancak, bu yargılama aslında bir dönemin fırtınalı ilişkilerinin açığa çıkması açısından da hayli öneme sahip. Devlet ihalelerinde siyasetçi - işadamı ilişkileri, bu ilişkilerde mafya olarak bilinin kişilerin rolü, bu zincirde adı geçen politikacıların yol açtığı tahribat gibi pek çok konu da bu davanın asli ayrıntıları arasında yer alıyor.

Son seçimde partisi barajın altında kaldığı için ANAP liderliğini bırakıp Almanya’ya bir okulda ders vermeye başlayan eski Başbakan Mesut Yılmaz’ın siyasi geleceğine ilişkin kararı da bu davanın sonucuna bağlı. Siyasi kulislerde, Yılmaz’ın, Yüce Divan’da mahkum olması durumunda Türk siyasetinde iddialı öngörülerini gerçekleştirememiş ve hedefleri yarım kalmış eski bir Başbakan olarak anılacağı, ancak aklanması durumunda ise yeniden siyaset sahnelerine dönebileceği konuşuluyor.