1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Avrupa ABD'den uzaklaşıyor mu?

1 Kasım 2009

Almanya Başbakanı Angela Merkel yarın ABD'ye gidiyor. Ancak uzamanlara göre Almanya ve Avrupa'nın Amerikan dış politikasına bakışına büyük beklentilerden uzak bir tutumun hâkim olmaya başladığı gözleniyor.

https://p.dw.com/p/KKG5
Almanya Başbakanı Angela Merkel ve ABD Başkanı Barack Obama
Almanya Başbakanı Angela Merkel ve ABD Başkanı Barack ObamaFotoğraf: AP

Berlin’deki Alman Marshall Vakfı’nın dış ve güvenlik politikaları uzmanı Constanze Stelzenmüller uzun zamandır Avrupa ile ABD'nin birbirinden nasıl uzaklaştığını gözlemlediğini belirtiyor. Stelzenmüller, Soğuk Savaş yıllarında ortak hasım imajının şekillendirdiği Atlantik aşırı ilişkilerin günümüzde tamamen farklı bir tarihi perspektife oturtulması gerektiği görüşünde. Stelzenmüller, “Atlantik aşırı ilişkilerin güvenlik alanında pek değiştiği söylenemez. Soğuk Savaş yılları bir anlamda anormal bir dönemdi. Günümüzde ise ABD ile Avrupa, algılama benzerliğine rağmen, tehdit ve tehlikeleri tanımlamada güçlük çekiyor. Finans krizinden İran ve Afganistan'a kadar son derece girift meselelerle uğraşmak politikacıları zorluyor” diyor.

Almanlar Obama'ya hayran

Anketlere göre Başkan Obama’nın şahsına sempati duyan Almanların oranı %80’in üzerinde. Ancak Alman Marshall Vakfı’nın son araştırması, Afganistan’daki asker sayısını arttırma kararının Almanların sadece %13’ü tarafından onaylandığını gösteriyor. Kaiserslautern Üniversitesi öğretim üyesi ve Amerika uzmanı Profesör Jürgen Wilzewski, Barack Obama’nın yüzleşmek zorunda olduğu sorunların ikileme yol açtığını belirtiyor:

“Başkan Obama’nın Nobel barış Ödülü’ne layık görülmesi dünya kamuoyunun büyük bölümü tarafından memnuniyetle karşılandı. Ama diğer yandan Afganistan savaşını yaymak ve tırmandırmak isteyen de o. Bu durum sempatizanlarını ikileme düşürüyor.”

Obama’nın, kapatılması zorlaşan Guantanamo kampındaki esirlerden bazılarını alması için Almanya’ya yaptığı çağrı da olumlu yankı bulmadı. Profesör Wilzewski bu talepleri neden makul bulduğunu şöyle açıklıyor:

“Önce ABD’nin iç siyasi şartları açıklık kazansın ki, ‘hasım muharip’ olarak adlandırılan esirlere yapılan muamelenin son yıllarda yol açtığı tahribat bizzat Amerikalılar tarafından ortadan kaldırılsın.”

İran konusunda nasıl bir yol izlemeli?

İran ile sürdürülen nükleer pazarlıkta ABD ile Avrupa ülkeleri ortak tutum sergilemişti. Marshall Vakfı uzmanı Constanze Stelzenmüller, ikinci yer altı uranyum zenginleştirme tesisinin ortaya çıkarılmasından sonra Atlantik aşırı ortakların yaptırım dışında bir formül bulamadıklarını vurguluyor. Stelzenmüler, “Irak örneği, sertleştirilmiş yaptırımların sadece halka zarar verdiğini ve halkın yönetime daha fazla sahip çıktığını göstermişti. ‘Zeki yaptırımlara geçilip, örneğin seyahat ve vize yasağıyla uluslararası ödemelere kısıtlama getirilmesi gibi adımlar atılabilir. Ama bunların etkisi de sınırlı kalacaktır. Teslim etmek gerekir ki, İran’a bundan başka ne önerebileceğimizi ve bu ülkeyi neyle tehdit edebileceğimizi bilmiyoruz” değerlendirmesini yapıyor.

Ancak Marshall Vakfı uzmanına göre, Başkan Obama’dan ümit kesmekte acele edilmemesi de gerekiyor. Stelzenmüller, “Barack Obama konuşmalarında ve biyografisinde ne kadar zeki, akıllı ve yetenek zengini bir lider olduğunu kanıtladı. Politikacılar arasında bu meziyetlere ender rastlanır. Bir daha böyle bir Başkan görme şansımız oldukça az. Bu liderle işbirliği yapmak Avrupalıların menfaatine olmalı. Ondan sonra kim bilir nasıl bir Başkanla karşılaşacağız” şeklinde konuşuyor.

Daniel Scheschkewitz / Çeviri: Ahmet Günaltay

Editör: Meltem Karagöz