1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Avrupa teröre teslim olmamalı

24 Kasım 2003
https://p.dw.com/p/Aa7c

Baha Güngör

İstanbul’daki saldırıların çok sayıda kişinin hayatını kaybetmesine, yüzlerce kişinin yaralanmasına ve ağır mal kaybına neden olması uluslararası terör ağı tarafından sapık bir mantıkla ‘bir başarı’ olarak nitelendirilebilir. Uluslararası piyasalarda yaşanan düşüş ve birçok sektöre vurulan darbe fanatiklere mutluluk kaynağı olmuştur. Gayet doğal olarak endişeli olan turistlerin de bombaların patladığı ülkelere planladığı tatillerini iptal etmeleri, fanatiklere güç kazandırmıştır.

Zaten saldırıların bir amacı da farklı kültürler arasındaki diyaloğu çeşitli dinlerden insanların barışçıl bir ortamda biraraya gelmesini engellemek değil mi?

Avrupa’da gerçekten inançlı insanlar ve teröristler arasında ayrım yapılması gerek. Teröre karşı alınan önlemlerde bütün Müslümanlar’ın aynı kefeye konmaması lazım. Bu nedenle İslamcı fanatizm ile mücadelede, Türkiye’nin önemli bir ortak olarak yeralması gerekiyor.

Bugün Türkiye’nin, AB ile değerlerine yakınlaştırılmasını sorgulayanlar, pek mantıklı davranmıyor. 11 Eylül saldırılarını düzenleyenlerden bazılarının çalışmalarını Alman topraklarından yürüttüklerini unutmamak gerek. Almanya kaliteli ürünlerinin yanısıra dünyaya terör de mi ihraç ediyor? AB’ye üye olması kararlaştırılan aday ülkelerden birinde yarın bombalar patladığı zaman bu ülke aday listesinden mi çıkarılacak?

Şimdi demokratların omuz omuza vermesi ve Türkiye gibi ülkelerin uluslararası terör ile mücadelesine destek vermesi gerekiyor. Avrupa’nın, terör önünde teslim olmadığı mesajını da vermesi büyük önem taşıyor.

Türkiye’nin AB’ye yakınlaştırılması için izlenen strateji hakkında dile getirilecek en küçük bir şüphe bile yarın Avrupa metropollerine sıçrayabilecek teröristlerin ekmeğine yağ sürecek ve yangına körükle gidilmesi anlamına gelecek. Bu noktada izlenebilecek tek bir doğru yol var: O da, AB’ye üye olmak isteyen Türkiye’nin olgunlaşma sürecinin popülist söylemler ile yavaşlatılması ve engellenmesi değil, Ankara’nın çabalarına destek verilerek bu sürecin hızlandırılmasıdır.