1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 1512 EU-Aussenminister-Bürgerbegehren

15 Aralık 2010

Avrupa vatandaşlarının AB politikalarının belirlenmesinde daha fazla söz sahibi olmasının yolu açıldı. Konunun hassas yönü ise Avrupa’daki aşırı sağcıların bu hakkı, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı kullanma niyeti.

https://p.dw.com/p/QYjj
Fotoğraf: Fotomontage/DW

AB Lizbon Antlaşması'nın yürürlüğe girmesinin üzerinden bir yıl geçerken, Antlaşma’nın öngördüğü en önemli yeniliklerden biri hayata geçiyor. Brüksel'de bir araya gelen 27 AB ülkesinin dışişleri bakanları, Lizbon Antlaşması’nın öngördüğü ‘Avrupa Vatandaşlar Girişimi’ni onayladı. Buna göre AB vatandaşları, en az 1 milyon imza toplayabildikleri takdirde, AB Komisyonu'na doğrudan yasa teklifi götürebilecek. Ancak imzaların AB'ne üye ülkelerinin sayısının dörtte birinden, yani en az 7 ayrı ülkeden toplanması gerekecek. Düzenlemenin 2012’den itibaren uygulamaya geçmesi bekleniyor.

''Harika fırsat"

Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle alınan karara dair şunları kaydetti:

''Bu vatandaş girişimi AB'yi daha fazla demokratikleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda vatandaşlarıyla da yakınlaştırıyor. Bu, Avrupa’da vatandaşların da siyaset yapabilmesi için tanınan harika bir fırsat.''

Bir milyon imzaya ulaşan vatandaş talepleri, AB Konseyi'nin onayından geçtikten sonra Avrupa Parlamentosu'nda da şeklen oylamaya sunulacak. Parlamentoda da kabul edildikten sonra, 27 AB üyesi ülkeye, vatandaş taleplerinin ulusal yasalara geçirilmesi için bir yıl süre verilecek. Vatandaş talepleri konusu, aslında bir yıldır yürürlükte bulunan Lizbon Antlaşması'nda da öngörülüyordu. Ancak önemli ayrıntılarda uzlaşmaya varılamadığı için bugüne dek yürürlüğe konulamamıştı.

Avrupa Parlamentosu Birlik 90/ Yeşiller Partisi Milletvekili Gerald Häfner, kararın Avrupa halkları için önemini şu sözlerle belirtti:

''Bugün ülkemizde yaşayan insanları ilgilendiren politik konuların yüzde 60 ila 80'i Berlin'de değil, Brüksel'de karara bağlanıyor. Sorun, demokratik katılım imkanlarının ulusal devletle sınırlandırılmış olması. Yani, daha fazla Avrupa'nın daha az demokrasi anlamına gelmesini istemiyorsak, Avrupa'yı daha demokratik biçimlendirmemiz gerekiyor. İşte şimdi yapmaya çalıştığımız da budur.''

Aşırı sağcılar Türkiye'nin AB üyeliğini engelleyebilir mi?

Ancak bu hakkın suistimal edilmesi endişeleri de sıkça dile getiriliyor. Almanya Dışişleri Bakanı Westerwelle, buna karşı önlem olarak çeşitli engeller getirildiğine dikkat çekerek, bu engellerin suistimalleri önlemeye yeteceğini kaydetti. Bir milyon imzanın üye sayısının dörtte biri, yani en az 7 ülkeden toplanması zorunluluğunun yanında, talep edilen yasanın AB Komisyonu’nun yetki alanına da giriyor olması gerekecek.

Avrupalı aşırı sağcı partiler Ekim ayında bir ortak açıklama yaparak, Lizbon Antlaşması’nın öngördüğü bu hakkı, Türkiye'nin AB üyeliğini engellemek için kullanacaklarını, Avrupa çapında imza toplamaya başlayacaklarını bildirmişti. Avusturya'dan aşırı sağcı Özgürlük Partisi'nin (FPÖ) Başkanı Heinz-Christian Strache, Ekim ayında diğer Avrupalı aşırı sağcı partilerle yaptıkları toplantı sonrasında, Türkiye’nin AB üyelik sürcini kastederek, ‘Avrupa politikalarındaki yanlış gelişmelere karşı koyabilmek için daha iyi bir koordinasyon gerektiğini’ söylemişti. Strache, ''Bu AB'nin sonu ve Avrupa-Asya-Afrika Birliği'nin başlangıcı olur. O da zaten Avrupa barış projesinin tam tersi anlamına gelir ki, ona da kesinlikle izin verilmemelidir'' diye konuşmuştu.

© Deutsche Welle Türkçe


Derleyen: Başak Demir (dpa, dapd, DW)


Editör: Beklan Kulaksızoğlu