1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Avrupa’da çok kültürlü toplum sorgulanıyor

Vera Möller-Holtkamp24 Ocak 2005

BM Kalkınma Programı „2004 yılı insani gelişme raporu“ nu açıklarken, Hollandalı yönetmen van Gogh’un öldürülmesi, Avrupa’da çok kültürlü toplumlara yönelik kaygı ve eleştirilerin dile getirilmesine yol açtı.

https://p.dw.com/p/AazC
Avrupa'da çok kültürlü toplum düşüncesi giderek daha fazla sorgulanır hale geldi
Avrupa'da çok kültürlü toplum düşüncesi giderek daha fazla sorgulanır hale geldiFotoğraf: Bilderbox

"Evrensel bir kültürler çatışması“ kavramı, şu sıralarda tüm dünyada yankılanıyor. AB Komisyonu’nun Bonn Temsilciliği, BM Kalkınma Programı tarafından hazırlanan „2004 yılı insani gelişme raporu“ nu açıkladı. Rapor, farklı kültürlerin birarada yaşadığı ülkelerde giderek yaygınlaşmakta olan kötümserliğe karşı, cesaret vermeyi amaçlıyor. BM, „çeşitlilikler içeren dünyamızda kültürel özgürlük“ talebiyle, yeni bir tartışma ortamı yaratmak istiyor.

“Kültürel farklılık sınırlandırılmasın“

Stuttgart’daki Alman-Türk Forumu’ndan Jale Yoldaş, çok kültürlü toplum idealine inanıyor. Jale Yoldaş, yabancıların kayıtsız şartsız uyum sağladığı değil, kültürel farklılıklarıyla birarada yaşayabildiği bir toplumu savunuyor:

„Kültürel farklılık sınırlandırılmamalı, aksine toplumun gerçek bir parçası olabilmesi için desteklenmeli. Toplumda çoğunluğu oluşturanlar, azınlıklarla haşır neşir olmak durumunda. Bu tabii göcmenler için de geçerli. Onlar da çoğunluğa katılmak, yakından tanımak zorunda.“

Van Gogh cinayeti sarstı

Ancak Hollandalı yönetmen Theo van Gogh’un, İslam aleyhtarı filmi nedeniyle öldürülmesinden bu yana, Avrupa’da bu tür bir toplum modeline olan inanç sarsıldı, çok kültürlü toplumlara yönelik kaygı ve eleştiriler dile getirilmeye başlandı. Çok kültürlü toplum kavramı inandırıcılığını yitirdi.

BM’in 2004 yılı insani gelişme raporu ise, bu kaygıların yersiz olduğunu ortaya koyuyor. Kanada gibi tipik güç ülkelerine işaret edilerek, kültürel çeşitliliğin bir tehdit unsuru olmadığı, aksine barış içinde bir yaşam ve aynı zamanda ekonomik gelişme için mükemmel bir fırsat olduğu vurgulanıyor.

Teori ve pratik farklı

Berlin’deki Dil Eğitimi Programının Koordinatörü, Hristiyan Demokrat Partili Barbara John, buna rağmen, ABD ve Avrupa’da pratik hayatın farklı bir görüntü arzettigini belirtiyor ve çoğunluğu oluşturan kesimi şöyle eleştiriyor :

„Biz Almanlar, uyumlu bir toplumun tek dil, tek kültür, tek din ve tek etnik kökenle mümkün olacağı yönündeki görüşümüzü hala sürdürüyoruz. Açıkça dile getiremediğimiz bu kanı, zihinlerimize yer etmiş.“

Yabancıların topluma uyumu önemli

Barbara John bu nedenle, yabancıların entegrasyonuna ve yaşadıkları topluma uyum sağlamalarının büyük önem taşıdığını söylüyor. Almanya’da şu sıralarda çok sık sözü edilen “paralel toplumlar” kavramı, yoğun tartışmalara yol açıyor. Göçmenlerin Alman toplumuyla birlikte değil, yanyana yaşamaları, kendi toplumlarını oluşturmaları şiddetle kınanıyor. Barbara John, bu nedenle duyulan endişeleri yersiz ve gerçeğe aykırı buluyor.

Alman toplumunun „hatası“

John, Alman toplumunun nerede hata yaptığına işaret ediyor: “Bu toplumda nelerin gerektiği gibi yürümediğini söylemeyen biziz. Göçmenlere yönelik istihdam politikasının başarısız kaldığını, eğitim politikasının başarısız kaldığını dile getirmiyoruz. Ekonomik yönden güçsüz durumda olan insanları ülkeye getiren sosyal devletin önemli açıkları olduğunu söylemiyoruz. Asıl hatalar bunlar. Bunları açıkça dile getirecek yerde, ‚çok kültürlü toplum fikri başarızlığa uğradı’ demeyi tercih ediyoruz.”