1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Avrupalı muhafazakarlardan işbirliği çağrısı

8 Haziran 2009

Muhafazakarların zaferiyle sonuçlanan AP seçimlerinde Avrupa aleytarı aşırı sağ da başarı kazandı. Avrupalı muhafazakarlar bu sonuç karşısında işbirliği çağrısında bulunuyor.

https://p.dw.com/p/I5oh
Avrupa Parlamentosu'na Avrupa aleyhtarları da girdiFotoğraf: dpa

Avrupa Parlamentosu’nda muhafazakar Avrupa Halk Partisi yine en kalabalık grubu oluşturacak. Ama ikinci sıradaki sosyal demokrat ve sosyalist partilerle muhafazakarlar arasındaki fark biraz daha açıldı.

Sosyalist partiler birçok Birlik üyesi ülkede seçmen tarafından adeta cezalandırıldı. Avrupa Parlamentosu’nun üçüncü büyüğü olan Liberaller az da olsa oy kaybetti, Yeşiller ise oylarını arttırmalarına rağmen dördüncü sırada kaldı.

Asıl sürpriz, birçok ülkeden bir dizi Avrupa aleyhtarı ve aşırı sağcı milletvekilinin Avrupa Parlamentosu’na girmesiydi. Bu parti ve seçim ittifaklarının ortak yanı Avrupa bütünleşme sürecine nokta koydurmak istemeleri.

EU Polen Deutschland Wilfried Martens Europäische Volkspartei Kongreß in Warschau
Avrupa Halk Partisi Başkanı Wilfried MartensFotoğraf: picture-alliance/ dpa

Avrupa Halk Partisi endişeli

Bu nedenle Avrupa Halk Partisi konumunu güçlendirmesine pek sevinemedi. Parti grup başkanı Wilfried Martens Avrupa projesini birlikte tamamlamak için sosyalist ve liberal partilere çağrıda bulundu.

Martens, “Gerçek anlamda ön plana çıkıp, Avrupa’yı ve Avrupa bütünleşme sürecini destekleyenler Avrupa’nın bu ilk üç siyasi ailesi olmuştur. Aralarında görüş farkları bulunduğu inkar edilemez. Ancak, popülist, radikal ve Avrupa aleyhtarı çevrelerin güçlenmesi karşısında eskiye nazaran daha güçlü işbirliği yapmak zorundayız” dedi.

Katılım düşük

Avrupa Birliği’nin Brüksel’deki merkezinde şok etkisi yaratan ikinci faktör de oylamaya katılma oranının düşük çıkmasıydı. Avrupa genelinde katılım oranı yüzde 43 oldu. Bundan 30 yıl önce yapılan ilk Avrupa Parlamentosu seçiminden bu yana daha düşük bir katılım oranı kaydedilmemişti.

Ama bu sadece ortalama bir değer. Avrupa’nın doğusundaki üye ülkelerde katılma oranı yüzde 30’un altına düştü, hatta bazı ülkelerde kayıtlı seçmenin sadece yüzde 20’si oy kullandı. Avrupalı politikacılar, bu rakamlar karşısında gerçek temsil hakkına kavuşup kavuşmadıklarını sormaya başladı.

“İletişim sorunu var”

Liberal partiler ortak parlamento grubu başkanı Graham Watson bunun aynı zamanda bir iletişim problemi olduğunu söyledi. Watson sözlerini şöyle sürdürdü: “1979’u izleyen 30 yılda yetkileri böylesine genişleyen Avrupa Parlamentosu’na giderek daha az ilgi gösterilmesi insana alay gibi geliyor. Washington’da bile Brüksel’deki kadar lobici göremezsiniz. Bu erk ve kudretin ne denli büyük olduğunu lobiciler çok iyi biliyor. Bize, Avrupalıların da bunu idrak etmesi için çok çalışmak düşüyor.”

Avrupa Birliği Komisyonu’nun başkan yardımcısı Margot Wallström, Avrupalı politikacılara da kabahat payı düştüğü görüşünde. Wallström, partilerin milli seçim kampanyası yaptıklarını belirterek “Bence bunda, seçim kampanyasına öncelikle iç politik konuların hakim olmasının da payı var. Siyasi tartışmalara daha fazla Avrupa boyutu kazandırmamız gerekir.”

AB’nin planları

Avrupa Parlamentosu seçimlerinden çıkan sonuç karşısında, Avrupa Halk Partisi’nin adayı olan Jose Manuel Barroso’nun yeniden Komisyon başkanlığına seçileceğine kesin gözüyle bakılıyor.

Avrupa parlamentosu seçimleri aynı zamanda İrlanda’daki Lizbon Antlaşması aleyhtarlığının tersine dönmeye başladığını da gösterdi. Avrupalı politikacılar sonbahardaki ikinci referandumda İrlandalı seçmenin Lizbon Antlaşması’nı onaylayacağını ve AB’nin kurumsal reformlarını içeren antlaşmanın yakında yürürlüğü gireceğini umuyor.

Christopf Hasselbach / Brüksel, Çeviri: Ahmet Günaltay

Editör: Hülya Köylü