1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Başkanlık seçimlerinde Bush'a darbe

Aydın Üstünel29 Temmuz 2004

Başkanlık seçimlerinde Bush'un tek rakibi Kerry değil. Geçen haftalarda seçim kampanyalarını kapak konusu yapan ünlü Time dergisi bile, bu yılki secimlerde Demokrat Parti'nin adayının performansının yanısıra, yönetmen Michael Moore'un eleştiri oklarının etkili olacağını yazıyordu. Moore'un Başkan Bush'a ciddi bir şekilde yüklendiği 9/11 filmi bugan Almanya'da gösterime girdi.

https://p.dw.com/p/AaiO
Filmde Bush'un başkanlığa seçilmesiyle ilgili açığa çıkmayan bilgilere de yer veriliyor.
Filmde Bush'un başkanlığa seçilmesiyle ilgili açığa çıkmayan bilgilere de yer veriliyor.Fotoğraf: Falcom Media

Beyaz Saray'da bir hırsız oturuyor." Michael Moore'un olay yaratan filmi Fahrenheit 9/11, bu suçlama ile başlıyor. 7 Kasım 2000 tarihindeki seçim gecesine dönen Moore, başkanlık seçimlerine hile karıştığını belirtiyor ve seçimleri aslında Demokrat aday Al Gore'un kazandığını öne sürüyor. İlk dakikasından itibaren George Bush'un ikinci kez Başkanlık koltuğuna oturmasını engellemek için yapıldığını saklamayan film, önce Bush'un 11 Eylül saldırılarına kadarki görev süresinin bilançosunu çıkarıyor.

Bush'un tatil zaafı

Bush, Beyaz Saray'daki ilk sekiz ayının ciddi bir bölümünde tatil yapar. Ancak 11 Eylül günü, tüm dengeler değişecektir. ‚Benim Cici Silahım‘ filmi ile Amerikalılar‘ın silah çılgınlığını belgeleyen Oscarlı yönetmen, Fahrenheit 9/11 ile ise son yılların hiç kuşkusuz en tartışmalı filmine imza atmış. Daha gösterime girmeden ABD'de olay yaratan ve yapımcı stüdyonun, hükümetin hiddetinden korkarak dağıtımından vazgeçtiği film, nihayet sinemalara geldiğinde sadece üç günlük gişe hasılatı ile tüm zamanların en başarılı belgeseli ünvanını ele geçirdi. Yoğun araştırmalar yapan, tanınmış uzmanların görüşlerini derleyen ve insanın tüylerini ürpertecek deliller toplayan Michael Moore, Bush yönetiminin izlediği dış politikaların maskesini düşürüyor. Filmin ağırlık verdiği noktaların başında, 11 Eylül günü ve sonrasında Washington yönetiminin sergilediği acizlik ve Amerikan hava sahasında tüm uçuşlar iptal olmuşken, saldırıların baş zanlısı Usame Bin Ladin'in ülkedeki akrabalarının gördüğü özel muamele. En az 6 özel jet ve yaklaşık iki düzine yolcu uçağı ile aralarında Bin Ladin ailesinin 24 ferdinin de bulunduğu toplam 142 Suudi'nin ülkeyi terketmesine izin veriliyor.

Ladin ailesi sorgunlanmadı

En ucuz polisiye filmlerinde bile görürüz, bir cinayet işlendiği zaman, zanlının yakınları sorguya çekilir. Ama yaklaşık 3000 kişinin hayatını kaybettiği saldırının zanlısı olarak başına ödül konan Bin Ladin'in, ABD'deki tüm aile fertleri, 11 Eylül'den sonra sorgu sualsiz ve apar topar ülke dışına çıkarılıyor. "Neden?" sorusunun yanıtı ise hala hakkıyla verilmiş değil. Fahrenheit 9/11, çeşitli film kayıtları ve haber programlarından alıntılar ile kamuoyuna insanın uykularını kaçıracak bazı gerçekleri hatırlatıyor. Bush ve Savunma Bakanı Rumsfeld'in, Bin Ladin ailesi, Taliban rejimi ve Suudi kraliyet ailesi ile ilişkileri teker teker gözler önüne seriliyor ve yine bu ilişkiler ile finanse edilen Halliburton gibi dev firmaların, şimdi Irak'ın yeniden imarında ihaleleri nasıl birer birer kaptığı belgeleniyor. Yönetmen Moore, bu bilgiler ile, Bush ailesi ve Arap dünyası arasındaki yoğun çıkar ilişkisine dikkat çekiyor.

Irak Savaşı'nın gerekçesi

ABD'nin en ünlü rejim muhalifi Moore, seyircileri provokatif sorular ile yüzleştiriyor ve Irak Savaşı'nın asıl gerekçesine ışık tutmaya çalışıyor. Moore, ayrıca teker teker saydığı yasal düzenlemeler ve resmi belgeler
ile Amerikan yönetiminin, savaştaki askerlerine hakkettiklerinden çok daha az saygı duyduğunu gösteriyor.

2003 Oscar ödül töreninde teşekkür konuşması yapmak için sahneye gelen Michael Moore, uyduruk bir başkanın, uyduruk gerekçeler ile ulusunu savaşa soktuğunu söylemiş ve "Utanın Bay Bush, utanın" diyerek Beyaz Saray'a yüklenmişti. Fahrenheit 9/11, bu tepkinin beyazperdede devamı. Moore, 122 dakika boyunca izleyicileri, öfke ve hüzün dolu bir duygu seline boğuyor. Perde arkasındaki çıkar ilişkilerini, kendine özgü mizah anlayışı ile harmanlayıp gözler önüne seren yönetmen, "pes, bu kadar da olmaz!" dedirtiyor.

Aslında Fahrenheit 9/11'de dile getirilen tezler, politika ile ilgilenen, haberleri takip eden, okuyan, hele hele ABD dışında yaşayan bir kişi için yenilik ifade etmiyor. Ancak ustaca montajlanan görüntüler, altlarına döşenen duygusal müziklerle, sizi de hiddete ve öfkeye sevkediyor. ABD'de Cumhuriyetçi kanat, Fahrenheit 9/11'in izleyicileri manipüle ettiğini ve bu nedenle belgesel kisvesi altında aslında dev bir seçim spotu olduğunu savunuyor. Demokratlar ise, filmin gerçekleri yansıttığın ve günışığına çıkarılan bu gerçekler gözönünde tutulduğunda "dinsizin hakkından imansızın geleceğini" belirtiyorlar. Ama hangi iddiaya inanırsanız inanın, hangi ülkede yaşarsanız yaşayın, Fahrenheit 9/11, kalbinizi buran, nefesinizi kesen, kısacası kesinlikle görülmesi gereken bir yapım.