1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 1802 Finanzaufsicht Deutschland

18 Şubat 2010

Devletin, iflasın eşiğine gelen bankaları kurtarmak adına, vergi mükelleflerinin omzuna milyarlarca euroluk yük getirmesi nasıl önlenebilir? Siyasetçiler, bankacılık uzmanları ve akademisyenler bu soruya yanıt arıyor.

https://p.dw.com/p/M4GQ
Fotoğraf: picture-alliance/ dpa/ DW-Fotomontage

Devletin gelecekte, iflasın eşiğine gelen büyük bankaları kurtarmak adına, vergi mükellefinin üzerine milyarlar tutarında mali yük getiren çözümlere başvurmak zorunda kalmaması için ne yapılabilir Siyasetçiler, bankacılık uzmanları ve akademisyenler işte bu soruya yanıt arıyor.

Finans piyasasında sular durulmuş gibi görünüyor. Hatta 2008 yılında milyarlar tutarında zarar eden Alman “Deutsche Bank” 2009 yılında 5 milyar euro kâr ettiğini açıkladı. Dünya finans sisteminin çökeceği belirtilirken bankacılık sektöründe büyük bir hızla yaşanan bu olumlu gidişatı yurttaşlar kadar siyasetçiler de şaşkınlıkla izliyor.

Gysi hükümeti suçluyor

Sol Parti'nin Federal Meclis'teki grup başkanı Gregor Gysi, krizden sorumlu bankaların bedel ödemek yerine yeniden büyük kazançlar sağlamasından Federal Hükümeti de sorumlu tuttu. Gysi şöyle konuştu:

"Şunu unutmamak gerekir. Bankalar asla kendi parasıyla spekülasyon yapmaz. Bunu hep yatırımcıların paralarıyla ve artan oranda hoyratça yapıyorlar. Sanki kriz yaşanmamış gibi Offshore yoluyla iş yapıyor, tüm dünya genelinde spekülasyon yapıyorlar. Ve tüm bunları sizler hükümet olarak acilen ihtiyaç duyduğumuz, işleyen bir denetim önlemini devreye sokmayı başaramadığınız için yapabiliyorlar.”

Yeni düzenlemelerde kritik üç unsur

Bu eleştirilerde haklılık payı var ve Federal Hükümet bankacılık denetleme sisteminde yeni bir düzenlemeye gitmeyi hedefliyor. İktidar ortaklarından Hrıstiyan Sosyal Birlik Partisi üyesi Hans Michaelbach yeni konseptin üç önemli öğeyi içereceğini söyledi: "Daha etkin bir denetim, daha iyi bir düzenleme ve gayet tabi ki bankaların maliyete ortak olmasının sağlanması. Konu, finans sektöründeki kârların özelleştirilmesi, kayıpların ise millileştirilmesi değil. Bu bizim piyasa ekonomimize uymaz.”

Sistemin önde gelen bankalarının, iflas durumunda devreye girecek olan bu risk fonuna düzenli olarak para yatırması öngörülüyor. Aynı zamanda bankacılık iflas kanununda da değişiklik öngörülüyor.

Ancak Hrıstiyan Birlik Partileri'nin finans uzmanlarından Leo Dautzenberg, tüm bu önlemlerin kriz dönemlerinde vergi mükellefinin devreye girmesini önleyemeyeceğine dikkat çekiyor. Ancak Dautzenberg bu noktaya gelinmemesi için gerekli adımların atılmasının önemine işaret etti ve "Daha katı bir denetime ihtiyacımız var. Bu denetim sürecinde, iflasa doğru gidildiği ya da gidilebileceği görüldüğünde, bankalara müdahale edebilme yetkisi de tanınmalı” diye konuştu.

"Avrupa genelinde geçerli olmalı"

Bugüne kadar bankaların iflasa sürüklendiği yönündeki uyarılara rağmen müdahale edilemiyordu. Ayrıca Almanya'daki bankacılık denetleme düzenlemeleri bütünlük arz etmiyor. Gelecekte bu denetim yetkisinin Federal Merkez Bankası'na devredilmesi öngörülüyor. Finans uzmanı Dautzenberg, "Daha güçlü bir denetim için yine etkin bir denetim sistemine ihtiyaç var. Ayrıca bizim ulusal düzeyde oluşturduğumuz denetim yapılanması Avrupa genelinde de geçerli olmalı” dedi.

Ancak uluslararası alanda uzlaşı sağlanması, ülkeler kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettikleri için zaman alıyor. Almanya bu süreci hızlandırmak için Mayıs ayında G 20 ülkelerinin maliye bakanlarıyla merkez bankası başkanlarını Berlin'e davet etti. Toronto'da yapılacak G 20 Zirvesi öncesinde Berlin'de uzlaşı yolları aranacak.

© Deutsche Welle Türkçe

Sabine Kinkartz / Çeviren: Değer Akal

Editör: Ahmet Günaltay