1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Barış için adım atma sırası İsrail'de

Peter Phillip / DW11 Kasım 2004

Filistin Özerk Yönetimi Başkanı Yaser Arafat’ın ölümüne tüm dünyadan çeşitli tepkiler var, ancak en çok merak edilen konu Ortadoğu barış sürecinin bundan sonra nasıl devam edeceği. DW’den Peter Philipp, barış sürecinin geleceği açısından hamle sırasının şimdi İsrail’de olduğu görüşünde...

https://p.dw.com/p/Aa07

"İsrail, Yaser Arafat için gözyaşı dökmeyecektir. İsrail halkının çoğunluğu için Arafat, İsrailli pek çok sivilin canının yandığı bir terör mücadelesinin sembolüdür. Ne var ki, üç yıl önce Ariel Şaron’un yaptığı gibi, Arafat‘ı sevilmeyen bir hasım görüntüsüne indirgemek ve önemsiz bir kişi gibi göstermekle de işin bitmeyeceğini şu günlerde kavramak gerek. Şaron hükümeti, Arafat’ın görüşmeler için uygun bir lider olmadığını, ama başka bir liderin de bulunmadığını hep söylüyordu.

Şaron, bu tür gerekçeleri kullanarak Filistin direnişi İntifada’ya karşı askeri girişimlerde bulunmuştu. Bu gerekçeler, Washington’da Beyaz Saray‘ı da etkilerken, Avrupalılar, Arafat’ı Filistinliler‘in meşru temsilcisi olarak görmeye devam ediyordu. Fakat şimdi Arafat‘ın ölümünden sonra hamle yapan tarafların İsrail ve ABD olması bir zorunluluk haline geliyor.

Artık görüşme yürütecek bir lider bulunmadığı gerekçesi işlemeyecek ve Arafat‘a karşı alınan tavırlar, halefine karşı alınamayacak. Mahmud Abbas da Başbakan Ahmed Kurey de İsrail ve ABD için tercih edilecek adaylar arasında bulunuyorlar. Ancak bu iki devlet, önceliklerinin ne olduğunu ilan etmemeleri gerekir. Çünkü dört yıl süren İntifada’dan sonra Filistinliler çaresiz, kırgın ve öfkeliler. İsrail ya da ABD’nin herhangi bir aday için sempati gösterisinde bulunmaları, bu adayın seçimde mutlak yenilgi almasıyla sonuçlanacaktır.

Aynı zamanda, Şaron hükümeti söylediklerini hayata geçirmek durumunda. Gazze’den çekileceğini ilan eden Şaron hükümeti, Arafat’a yaklaşımı nedeniyle bu adımı Filistinliler‘le görüşmeye ve koordine etmeye yanaşmamıştı. Şaron’un yeni Filistin lideri ile bunları konuşması gerekir. Geri çekilmenin zaman kaybetmeden bir an önce başlatılması, Filistinler‘e verilmiş iyi niyet mesajı olarak da anlaşılabilecek, Filistin özerk bölgelerinde gergin durumun sükunete kavuşmasını sağlayacaktır.

Bu bölgelerin huzura kavuşması, planlanan seçimler dolayısıyla da önemli. Seçimlerin, İsrail‘in silahları gölgesinde yapılması düşünülemez. O nedenle İsrail‘in bir an önce işgal ettiği bölgelerden ve özellikle kentlerden çekilmesi, ayrıca Filistinliler‘in hareket serbestisine koyduğu ve bölgede normalleşmeyi önleyen sınırlamaları kaldırması gerekir.

İsrail ve ABD, asgari ölçülerde normalleşme sağlanmadan Filistin‘de düzenli bir iktidar değişikliğinin olamayacağını ve radikallerin gelişmeleri dikteye devam edeceklerini kavramaları gerekir. Eğer bu nokta anlaşılmazsa, bu durumda da barış sürecinin yeniden canlandırılması yönünde ele geçen büyük fırsat kaybedilmiş olacaktır.”