1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Batı’nın gözü Türkmenistan’da

Ajanslar, DW25 Aralık 2006

Türkmenistan Devlet Başkanı Saparmurat Niyazov’un ölümünün ardından Batılı ülkeler, Türkmenistan’daki gelişmeleri yakından takip ediyor. ABD, Aşkabat’la ilişkilerinde yeni bir dönem başlatmak istediklerini söylerken, siyasi gözlemciler ise uluslararası toplumu Türkmen yönetimine baskı oluşturmaya çağırıyor...

https://p.dw.com/p/AZZe
Saparmurat Niyazov'un ölümünden sonra Türkmenistan'ın geleceği tartışılıyor.
Saparmurat Niyazov'un ölümünden sonra Türkmenistan'ın geleceği tartışılıyor.Fotoğraf: AP

Batılı ülkeler, Devlet Başkanı Saparmurat Niyazov’un ölümünün ardından Türkmenistan’da olası gelişmeleri yakından takip ediyor. Niyazov’un hafta sonu düzenlenen cenaze törenine katılan ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Boucher, “Türkmenistan halkına başsağlığı dileğimizi iletmek ve ilişkilerimizde yeni bir başlangıç yapma umudunu dile getirmek için geldim” diye konuştu. Türkmenistan'ın Niyazov’un vefatının ardından bir belirsizlik sürecinden geçtiğini ifade eden Boucher, “bu zamanda yeni bir başlangıca açık olduklarını iletmenin önemli olduğu” görüşünü dile getirdi.

Boucher, Aşkabat'ta Devlet Başkan Vekili Gurbanguli Berdimuhammedov ile görüştüğünü de kaydetti ve Türkmenistan'daki geçici yönetimin ABD’nin ilişkilerde yeni bir dönem başlatma önerisine nasıl yanıt vereceğini tahmin etmek için zamanın henüz erken olduğunu ifade etti.

Almanya yakından izliyor

Türkmenistan’daki gelişmeleri yakından izleyen bir diğer ülke de Almanya. Alman Federal Meclisi’nin Hristiyan Sosyal Birlik Partili milletvekillerinden Herbert Frankenhauser, Batılı ülkelerin Türkmenistan politikasının yalnızca ekonomik gerekçelere dayanmaması gerektiğini vurgulayarak şunları söyledi: “Gaz rezervleri değil, Türkmenistan’ın stratejik konumu Avrupa açısından önemini artırıyor. Bu nedenle Avrupa demokratik seçimlerin yapılabilmesi çabalarına her türlü desteği verecektir. Bildiğimiz anlamda demokratik oluşumlar söz konusu olmadığından ilk etapta bir geçici hükümetin kuruluşu da gündeme gelebilir.”

Türkmenistan’ı ziyaret eden Alman heyetindeki bir başka milletvekili, Sosyal Demokrat Partili Johannes Pflug ise ülkedeki koşulların George Orwell’in ünlü 1984 kitabını çağrıştırdığını kaydetti. Pflug, “Türkmenistan’ın izole edilmesine kesinlikle karşıyım. Bunun yerine, diğer Orta Asya ülkeleriyle olduğu gibi Türkmenistan ile da diyalog süreci devam etmeli” dedi.

Türkmenistan izlenimlerini “endişe verici bir atmosfer” sözleriyle özetleyen Alman Federal Meclisi’nin Sosyal Demokrat Partili milletvekili Johannes Pflug, Parlamento Başkanı Övezgeldi Atayev'in görevden alınması olayının da pek çok soru işaretine yol açtığını söylüyor.

Uzmanlar ne diyor?

Siyasi gözlemciler ise Türkmenistan’da yaşanabileceklerden endişeli. Orta Asya uzmanı Michael Laubsch, Türkmenistan’da siyasi durumun daha da kötüleşme ihtimaline dikkat çekiyor ve bunun gerçekleşmesinin iktidarı kimin ele geçireceğine bağlı olduğunu söylüyor. Orta Asya uzmanı Laubsch, bu nedenle Batı’nın hızla harekete geçerek Türkmen yönetiminden kararlı bir şekilde demokratik değişim talep etmesinin önemine işaret etti:

“Başta Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Avrupa Birliği ve ABD olmak üzere uluslararası toplumun Türkmen yönetiminden bazı taleplerde bulunması yerinde olacaktır. Siyasi nedenlerde tutuklu ve hükümlü bulunanların tamamı salıverilmeli, hukuk devleti süreci başlatılmalı ve sürgünlerin ülkeye dönebilmelerine izin verilmelidir.”

Orta Asya uzmanı Beate Eschmet de Türkmenistan’ın dünyaya kapalı bir ülke niteliği taşımasının geleceğiyle ilgili pek çok soru işaretine neden olduğuna dikkat çekti. Eschmet’in değerlendirmesi şöyle: “Türkmenistan’ın adı şimdiye kadar hep Birmanya ya da Kuzey Kore gibi ülkelerle birlikte anıldı. Bu ülkelerin yalnızca baskıcı yönetimleri değil, izole edilmiş yapıları da benzerlik gösteriyor. Ne yabancılar bu ülkeye girebiliyor ne de bu Türkmenlerin yurtdışı seyahatlerine izin veriliyor. O nedenle Türkmen halkının durumunu, liderleri sürgünde olan muhalefet liderlerinin halk üzerindeki etkisini kimsenin öngörebilmesi mümkün değil.”