1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Beş yıl dış siyaseti yönetti

Ayhan Şimşek/DW28 Nisan 2007

Türkiye’nin dış politikasında geçen beş yıla yön veren Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, artık cumhurbaşkanlığına hazırlanıyor. Gül, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hemen öncesinde, Ankara’da Avrupa Birliği-İran nükleer görüşmelerine ev sahipliği yaparak uluslararası alanda ağırlığını bir kez daha gösterdi.

https://p.dw.com/p/AZOd
Gül’ün birikimi, Köşk’e çıksa bile dış politikadan uzak kalmada zorlanacağını gösteriyor.
Gül’ün birikimi, Köşk’e çıksa bile dış politikadan uzak kalmada zorlanacağını gösteriyor.Fotoğraf: picture-alliance / dpa/dpaweb

Dışişleri Bakanlığı sırasında Avrupa Birliği, Kıbrıs, Irak gibi zorlu konularda hükümetin politikalarına yön veren Abdullah Gül’ün, devletin zirvesine oturduktan sonra dış politikadan uzak durması hayli zor gözüküyor.

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin cumhurbaşkanı adayı Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, zorlu bir dönemde, dört yıl boyunca Türk dış politikasına yön verdi. Türkiye bu sürede, yanıbaşında Irak savaşını yaşadı, Amerika Birleşik Devletleri ile gergin bir dönem geçirdi, Avrupa Birliği ile Kıbrıs konusunda restleşti.

Milli Görüş geleneğinden gelen ve 1990’lı yıllarda Gümrük Birliği’ne şiddetle karşı çıkan Abdullah Gül, dışişleri bakanlığı sırasında Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecinde ilerleyebilmesi için elinden geleni yaptı. Türkiye’nin 40 yılı aşan Avrupa Birliği macerasında en ileri aşamayı oluşturan tam üyelik müzakereleri 3 Ekim 2005’te açıldı.

Gül, bu dönemde Türkiye’nın Kıbrıs politikasında esnekliğe gitmesinde ve Annan Planı’na destek vermesinde büyük rol oynadı. Ancak Kıbrıs’ta çözümsüzlüğün faturasını Türkiye’ye kesilmesine engel olamadı.

Avrupa Birliği’nin üyelik müzakerelerini zorlaştırması ve Kıbrıs sorunu nedeniyle müzakerelerin sekiz başlıkta askıya alınması, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin dış politikadaki en büyük hayal kırıklığı oldu. Abdullah Gül, Avrupa Birliği’ni “dar görüşlü” olmakla suçladı, ancak Türkiye’nin Avrupa Birliği’nden vazgeçmemesi ve reformlarda ilerlemesi için hükümet içinde ağırlığını koydu.

Dış politikada geçen beş yıla damgasını vuran bir diğer konu Irak oldu. Başbakanlığı döneminde Irak savaşını önleyebilmek için büyük çaba gösteren Gül, 2003 yılında Amerikan askerlerinin Türkiye’de konuşlanmasına destek vermedi. Gül’ün bu tutumu, 1 Mart tezkerisinin reddedilmesini beraberinde getirirken, Washington ile gergin dönemin başlangıcını oluşturdu.

Ancak Gül, Amerika ile ilişkilerde oluşan çatlağın büyümesini engellemek için büyük çaba gösterdi. Irak ve Afganistan operasyonları için İncirlik üssünün ABD’ye açılmasında etkili olan Gül’ün, Ortadoğu’da ve İslam dünyasında reform çağrıları Bush yönetiminde büyük memnuniyet yarattı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Amerika Birleşik Devletleri’ne yönelik dönem dönem getirdiği sert eleştirileri dengeleyen ve yumuşatan Abdullah Gül oldu. Bu dönem içerisinde Amerika ile ‘stratejik vizyon’ öngören belge kabul edildi.

Türkiye ile İsrail arasında ilişkiler de Gül’ün dışişleri bakanlığı döneminde en üst düzeye çıktı. AK Parti liderlerinin tabanlarına yönelik verdiği mesajlar ve İsrail’e yönelik sert eleştiriler, iki ülke arasındaki işbirliğinin gelişmesine engel olmadı.

Abdullah Gül döneminde Türk dış politikasında en büyük yenilik, Arap ve İslam dünyası ile çok yakın ilişkiler oldu. 1983–1991 yıllarında Cidde’de İslam Kalkınma Bankası’nda iktisat uzmanı olarak görev yapan Gül, uzun yıllar Arap dünyası ile zaten yakın bağlara sahipti.

Bakan Gül’ün dış politikadaki sağ kolu Prof. Dr. Ahmet Davudoğlu’nun da etkisiyle Türkiye Ortadoğu barış sürecinde etkinliğini artırdı. İslam Konferansı Örgütü’nün başkanlığına bir Türk akademisyen, Prof.Dr.Ekmeleddin İhsanoğlu seçildi.

Ancak AK Parti hükümetinin bu yeni politikası dönem dönem Batılı müttefik ülkelerle büyük sıkıntıları da beraberinde getirdi. Avrupa Birliği’nin terör listesinde bulunan ancak Filistin’deki seçimlerden birincilikle çıkan Hamas’ın liderinin Ankara’ya davet edilmesi, Batının büyük tepkisini çekti. Hükümet, bu davetle gerçek niyetinin Hamas’ı siyasi platforma çekmek olduğunu anlatmakta güçlük çekti.

Bakan Gül, görev süresi boyuca Batı ve İslam dünyasından mevkidaşları ile çok yakın özel ilişkiler kurmayı başardı. İran’da ve bir çok İslam ülkesinde güvenilir bir muhatap olarak görülen Gül’ün Batı’daki mevkidaşları arasında,

Alman dışişleri bakanı Frank-Walter Steinmeier ile de çok yakın diyaloğu bulunuyor. Abdullah Gül, son olarak İngiliz askerlerin kaçırılması krizinde ve Avrupa Birliği ile İran arasında nükleer görüşmelerde perde arkasında sürekli olarak etkin oldu.

Abdullah Gül’ün dış politikadaki bu birikimi, Cumhurbaşkanı seçilmesi ve Çankaya Köşkü’ne çıkması durumunda bile, dış politikadan uzak kalmada zorlanacağını gösteriyor. Gül’ün Ortadoğu, Irak ve İran gibi bölgesel konularda daha etkin rollere soyunmak istemesi, birçok kişi için sürpriz olmayacak.