1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Berlinale'deki Türk filmleri

Aydın Üstünel/Berlin18 Şubat 2005

55. Uluslararası Berlin Film Festivali’nde Türkiye’den iki yapım gösterildi. Yeşim Ustaoğlu’nun „Bulutları Beklerken“ adlı son filmi, Panorama bölümünde yeralırken, Semih Kaplanoğlu imzalı „Meleğin Düşüşü“nün dünya prömiyeri, Forum bölümünde yapıldı.

https://p.dw.com/p/AacA
Festival nedeniyle Berlin hareketli günler yaşadı
Festival nedeniyle Berlin hareketli günler yaşadıFotoğraf: dpa

1970’li yıllarda küçük bir Karadeniz kasabasında yaşayan Ayşe, ablası Sema’nın ölümünden sonra, gitgide inzivaya çekilir. Yaşlı kadının dış dünya ile iletişimi neredeyse sadece, komşunun oğlu Mehmet’e anlattığı masallar ile sınırlıdır. Mehmet ise bir yandan Ayşe’nin masalları ile düşler dünyasına dalar, bir yandan da, babası Sovyet ajanı olduğu için idam edildiği iddia edilen Cengiz ile arkadaşlık eder. İki ufaklık, kasabaya gelen Tanasis isimli gizemli yabancının peşine düşer. Mehmet ile Cengiz, önce Tanasis’in bir casus olduğuna kanaat getirseler de, bir süre sonra bu yabancının Ayşe ile bir bağlantısı olduğunu ortaya çıkarırlar. Ayşe ve Tanasis, aynı etnik kökenden gelmektedir. Ayşe aslında, zorunlu göç esnasında Müslüman bir aile tarafından saklanan ve bundan sonraki yaşamını sahte bir kimlikle sürdüren Rum kızı Eleni'dir.

Bulutları Beklerken beğenildi

Son olarak Kürt-Türk ilişkilerine değinen “Güneşe Yolculuk” ile 1999’daki Berlin Film Festivali’nde en iyi Avrupa filmine verilen Mavi Melek ödülünü ve Heinrich Böll Barış Ödülünü kazanan yönetmen Yeşim Ustaoğlu, bu yıl da siyasi içerikli bir yapımla Berlinale’ye konuk oldu. 1916 yılında Rus işgalinden sonra iç bölgelere göç ettirilen Karadeniz Rumları'nın yaşadıklarından yola çıkan „Bulutları Beklerken“, özellikle Polonyalı kameraman Jacek Petrycki’nin Karadeniz yaylalarında yakaladığı görüntüler ve Türkiye için tabu bir temayı, savaş naraları atmadan, dingin bir dille anlatımı ile beğeni kazandı.

'Meleğin Düşüşü'

Berlin Film Festivali’ndeki Forum bölümünde gösterilen Semih Kaplanoğlu imzalı „Meleğin Düşüşü“ ise, ölmüş bir kadının kıyafetlerinin bulunduğu bir bavulun, bir otelde çalışan mutsuz bir hizmetçinin hayatını nasıl değiştirdigini anlatıyor. Zeynep, babasıyla aynı evde oturmaktadır. Oteldeki işinden eve dönüşte, sürekli olarak babasının cinsel tacizleriyle yüzyüze kalmaktadır. Selçuk ise, karısının ölümünden sonra suçluluk duygusu ile mücadele etmektedir. İki gencin kaderleri hiç beklenmedik bir şekilde kesişir.

”Herkes Kendi Evinde” ile 2001 yılında Ankara ve İstanbul Film Festivalleri’nde en iyi yapım ödülüne layık görülen Semih Kaplanoğlu, Berlin’de gösterilen ”Meleğin Düşüşü”nün senaryosunu da kaleme almış. Düşük tempolu bir montaj, kronolojik olmayan bir anlatım ve filme serpiştirilen semboller, hem belli bir gerilim yaratıyor, hem de seyircinin kafasında sürekli soru işaretleri uyandırıyor.

Kısa metrajlı film ödülü Dönmez'in

Berlinale kapsamında olmasa da, Almanya’nın başkentindeki Türk sinemacıları hakkında, bir de ödül haberi var. Bu yıl dördüncü kez düzenlenen uluslararası ''Going Underground'' kısa metrajlı film yarışmasında, Türk yönetmen Şükriye Dönmez'in ''Das Foto'' (Fotoğraf) isimli filmi birinci oldu. 48 ülkeden 452 filmin katıldığı yarışmada, ilk 14'e giren filmler Berlin metrosunun tüm hatlarında gösterime girdi ve yolcuların oyuna sunuldu. Kullanılan 12 bin 500 oyun yüzde 17'sini alan ''Das Foto'' birinci oldu ve Şükriye Dönmez 3 bin Euroluk para ödülünü kazandı. Filmin başrolünü de oynayan Dönmez, daha önce Alman televizyonlarında gösterilen çeşitli dizi ve filmlerde de yer almıştı.