1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

BM'deki yolsuzluk skandalının düşündürdükleri

Peter Philipp31 Ekim 2005

Birleşmiş Milletler tarafından yaşama geçirilen ‘gıda karşılığı petrol' programı, özünde ambargo kıskacındaki Irak halkının acılarını dindirmeyi amaçlıyordu. Ne var ki, son aylarda bu insani yardım programı çerçevesinde birtakım yolsuzlukların yapıldığı, bazı yetkililerin rüşvet olaylarına karıştığı iddiaları gündemi meşgul etmeye başladı. Nihayet, iddiaları irdelemek üzere kurulan araştırma komisyonu, Oil-for-food programının uygulanması aşamasında rüşvet olaylarının meydana geldiğini resmen açıkladı. Gelişmeleri DW editörlerinden Peter Philipp yorumladı:

https://p.dw.com/p/AZst

BM’in Irak’a uyguladığı “gıda karşılığı petrol” programı, varsıl bir ülkeye ambargo konulması konusunda ders olabilecek sonuçlara vardı. Bir ülkeye ekonomik ambargo uygulayarak politikasından vazgeçirmek kolay değil. Hele bu varlıklı bir ülke ise. Bu Irak örneğinde görüldü. Benzer bir uygulama ile İran’ı, nükleer silahlanma politikasından vazgeçirmek de mümkün olmayacak. Çünkü petrolün çekiciliği, en başka ambargoyu koyan ülkelerin taviz vermesine yol açıyor.

Saddam Hüseyin yönetimindeki Irak’ta uluslar arası boyutta 2000’den fazla şirket, zor durumdan istifade etmenin yolunu çok iyi buldu. Ya da daha anlaşılır bir tabirle, bu şirketler uluslar arası yaptırımlarla perişan olan Irak halkının sırtından bol para kazanmıştır. Tabi, bu iş Bağdat diktatörünün kesesini de iyice doldurmuştur. Birleşmiş Milletler, Kuveyt savaşından sonra aldığı kararla, gıda, ilaç ve diğer hayati önem taşıyan maddeleri, Irak’a sınırlı petrol ticaretinden elde ettiği gelir karşılığında satılmasına izin vermişti.

Araştırma komisyonunun 600 sayfalık raporunda, uygulanan bu programın, nasıl bir gelir kaynağına dönüştürüldüğü gözler önüne seriliyor. Saddam Hüseyin her türlü ithalatı memnuniyetle kabul ederken, ‘Barış gönüllüleri’ olarak tabir edilen, batılı ambargo karşıtlarına da, bu ithalatlar karşılığı milyarlar aktı. Bu arada bütün dünyadan çok sayıda ünlü şirket ve onların temsilcileri de bu sistemden yararlanmasını bildi.

Hatta, Birleşmiş Milletler çalışanlarının adı da bu bağlamda anıldı. Bu kişilerden biri de Bağdat’ta uzun yıllar ‘Petrol karşılığında Gıda maddesi’ programının denetçiliğini yapan Alman von Sponek. Kendisi, Irak’a ambargo uygulanmasına şiddetle karşı çıkanlardandı. Komisyon raporunda, bu yetkilinin BM kurallarını çiğnemediği açıkça belirtiliyor. Ancak, bu bağlamda bir de hatırlatma yapılarak, BM kurallarının yeniden gözden geçirilmesi öneriliyor. Çünkü, von Sponek, BM’den ayrıldıktan hemen sonra, Irak’la iş yapan en az iki şirket için çalışmıştır.

İşbirlikçilik ve rüşvet meselelerine geri dönecek olursak, bazı önemli Alman işletmelerinin adlarının da raporda geçtiğini görürüz. Bazıları susmayı yeğlerken, bir grup şirket mazeretler bulma derdine düşmüş.

Önemli bir husus da, bu güne kadar hiçbir savcılığın konuya ilgi göstermemiş olmasıdır. Sanki, yeteri kadar demokratik olmayan ülkelerle işbirlikçiler vasıtasıyla, rüşvetle iş yapmak doğal bir olaymış gibi algılanıyor. Hatta bu tür usulsüz gelirler vergiden bile düşülüyor.

Bu sisteme ortak olanların şimdi birdenbire ahlaki değer yargıları geliştirmesi düşünülebilir mi? “Ticaret ticarettir, ahlak ise başkalarına mahsustur.” Bu politikada da geçerli bir uygulama. Öyleyse, para kazanmak için cephenin önüne sürülenlerden vicdan azabı beklemek niye?