1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Dünya Hapisteki Yazarlar Günü

Ulrike Mast-Kirschning15 Kasım 2004

Günümüzde hala pek çok ülkede yazarlar, gazeteciler, film yönetmenleri, sanatçı ve bilimadamları yazdıkları kitaplar ve yarattıkları eserler nedeniyle hapis yatıyor. Uluslararası Yazarlar Derneği PEN, 24 yıl önce 15 Kasım tarihini Dünya Hapisteki Yazarlar Günü ilan etmişti. Derneğin çıkardığı bilanço ürkütücü: Dünyada düşünce özgürlüğü ihlalleri giderek daha da artıyor ve artık sadece baskıcı rejimlerde değil, terörle mücadele yasaları çerçevesinde gelişmiş Batı ülkelerinde de bir sorun haline geliyor. DW’den Ulrike Mast Krischning'in konuyla ilgili yorumu:

https://p.dw.com/p/Aa02

Yazılı sözcüğün gücü, kendi koltuğunu düşünen her iktidar sahibini korkutmuştur. Öyle korkutmuştur ki, sisteme sadık olmayan kitap, makale ve film yazarları takibata uğramış, hapse atılmış, hatta öldürülmüştür...

Dünyada farklı düşünenler için büyük tehditler sözkonusu. Yazarlar birliği PEN’in ‘Hapisteki Yazarlar Komitesi’nin belgelediği olaylar bunun göstergesi. PEN, sevilmeyen yazarlara karşı tehdidin artık sadece devletler ya da hükümdarlardan değil, aynı zamanda uyuşturucu tekelleri, şirketler ve şiddet eylemine başvuran çeşitli gruplardan geldiğine dikkat çekiyor.

Liberal Avrupa’nın göbeğinde bir İslami köktendincinin Hollandalı yönetmen Theo van Gogh’u öldürmesi de yeni bir gelişme. Van Gogh’un öldürülme nedeni, filminde İslam’da kadınlara muameleyi sert bir şekilde eleştirmesi.

Yeni olan bir başka gelişme, İranlı insan hakları savunucusu, Nobel Barış Ödülü sahibi Ebadi’nin biyografisinin, kendisini düşünce özgürlüğünün örnek ülkesi olarak gören ABD’de basımına izin verilmemesi. Nedeni, kitapta ABD’nin İran’daki molla rejimi ile önemli bağlantılara sahip olduğu tahminlerinin dile getirilmesi. Özellikle ABD’deki terörle mücadele yasaları, bütün baskıcı rejimlere, düşünce özgürlüğünü daha da kısıtlamak için bir model sunuyor.

Dünya çapında faaliyet gösteren yazarlar derneği PEN’in güncel durumla ilgili bilançosu acı. Dernek, düşünce özgürlüğünün bir dalga gibi yayılan terörle mücadele yasalarının sonucu olarak, pekçok ülkede tehdit altında olduğunu belirtiyor.

Dünya çapında devletler ve çeşitli gurupların, kişi ve örgütlerin, dini topluluk ve şirketlerin güç ve nüfuz peşinde koştukları görülüyor. Bu guruplar eski dünya düzeninin yıkılmasının ardından şimdi yeni yönlerini çizmek istiyor. Olup biteni analiz eden, tanımlayan, çelişkileri gösteren, insan hakları ihlallerine karşı dava açanlar ise pekçok ülkede baskı altına alınıyor ve takibata uğruyor. 11 Eylül terör saldırıları ile oluşan kutuplaşma döneminde bu eğilim görülmemiş biçimde arttı.

Düşünce özgürlüğü sadece bir temel hak değil, demokrasinin de temellerinden biridir. Düşüncenin serbest bir şekilde oluşturulması ve özgürce açıklanması sözkonusu değilse demokratik bir toplumdan sözedilemez. El Kaide terör örgütü üyelerinin, insan haklarına fazla saygı gösterilmeyen, kitap, dergi ve düşüncelere siyasi ve dini sansürün köklü bir gelenek olduğu Mısır ve Suudi Arabistan’dan gelmesi tesadüf değil.

Terör tehdidi nedeniyle demokrasiyi kurtarmak adına tam da ABD ve Batılı demokrasilerde düşünce özgürlüğünün kısıtlanması işte bu yüzden çok üzücü. Düşünce özgürlüğüne sadece baskıcı sistemlerde değil, her ülkede ihtiyaç vardır.

Dünyada tüm işyerlerinde ve şirketlerde, siyasette, ekonomi ve bilim alanında düşünce özgürlüğünü savunmayı kendisine temel ilke edinen bir lobiye ihtiyaç var. Çünkü düşünce özgürlüğü olmadan yerküremizin durumu iyiye gitmeyecektir.