1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Dünya siyasetine kadın eli değiyor

Ayşe Tekin / DW10 Ocak 2006

Son yıllarda dünya siyasetinde kadınların rolü giderek artıyor. Almanya ve Liberya’da hükümetin başına kadınlar seçilirken, gelecekle ilgili senaryolarda başkan adayı olarak ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın adı geçiyor. Dünya politikasında kadınların rolüne ilişkin DW’den Ayşe Tekin’in haberi...

https://p.dw.com/p/AaSR
Dünya siyasetinin ağır topları Almanya Başbakanı Merkel ve ABD Dışişleri Bakanı Rice
Dünya siyasetinin ağır topları Almanya Başbakanı Merkel ve ABD Dışişleri Bakanı RiceFotoğraf: AP

Almanya ve Liberya’nın ortak yanı hükümetin başında kadınların olması. Almanya’da Angela Merkel ilk kadın başbakan olarak geçen yılın 22 Kasım’da göreve gelirken, Liberya’da devlet başkanlığı seçimlerini kazanan ekonomist Ellen Johnson-Sirleaf önümüzdeki Pazartesi günü yemin ederek işe başlayacak. Afrika’nın ilk kadın Devlet Başkanı’nın yemin törenine ABD Başkanı’nın eşi Laura Bush başkanlığında, aralarında Dışişleri Bakanı Condoleazza Rice’ın da olduğu üst düzeyli bir delegasyon katılacak.

Amerika’nın bu ülkeye özel ilgisi, Liberya’nın 1847 yılında serbest kalan Amerikalı köleler tarafından kurulmuş olmasına dayanıyor. Ancak ABD’nin kadınların politikaya katılımı konusunda Liberya’yı izleyip izlemeyeceği ise belli değil. Dışişleri Bakanı Condolezza Rice şu anda hükümetin en başarılı üyesi ve hatta Bush’tan sonra Cumhuriyetçiler’in başkan adayı olabileceği üzerinde de duruluyor.

Parlamentolarda yüzde 16 kadın oranı

Bu gelişmelerle birlikte, son yıllarda dünya polikasında kadınların ağırlığının arttığı dikkat çekiyor. Son on yılda politikada çok şey değiştiğini belirten Küresel Kadın Fonu Başkanı Kavita Ramdas, “On yıl önce kadınların korunması için yasalar istiyorduk, bugün yasaları yapacak kadınları istiyoruz” değerlendirmesinde bulunuyor.

Cenevre’deki Parlamentolar Birliği’nin verilerine göre ise geçen yıl dünya parlamentolarındaki kadın oranı % 16,1 ile rekor seviyeye ulaştı. Ancak kadınların dünya nüfusunun yarısını oluşturduğu düşünüldüğünde, % 16,1’lik katılım oranı çok da memnun edici değil. Buna rağmen Suudi Arabistan gibi kadınların oy kullanamadığı ülkelerin varlığı dikkate alınırsa, her ilerleme kadınlar için büyük bir şans.

Ortadoğu ülkeleri

Afganistan’da 30 yıl ara ile yapılan parlamento seçimlerinden sonra yasa koyucular arasına girebilen Safia Sıddıki, 249 sandalyeden 68’ine sahip kadın parlamenterleri, “Parlamentodaki kadınlar nüfusun uzun yıllar susmak zorunda kalan yarısının temsilcisi” olarak nitelendiriyor. Bunda kadınların parlamentoda temsilinin gerçek demokrasini göstergesi olarak değerlendirilmesinin etkisi var.

Nitekim, Irak’ta geçen Aralık başında yapılan seçimlerde parlamentodaki sandalyelerin % 25’i kadınlara ayrıldı. Öte yandan parlamentoda temsil edilmek kadınların sorunlarının çözümü anlamına gelmiyor. Irak’ın yeni anayasası kadınlar için avantajlar olduğu gibi dezavantajlar da getiriyor. Seçme ve seçilme hakkı ile miras hakkını kadınlardan yana düzenleyen anayasada şeriat hukukuna yapılan vurgu kadınların bu hakları kullanmasının önünde engel olarak görülüyor.

Filistin’de de 25 Ocak’ta yapılacak seçimlerde de parlamentonun % 10’u kadınlar için ayrıldı. Filistinli kadınlar yerel seçimlerde radikal islamcıların etkisine rağmen, kadın kotasının olumlu olduğu görüşünde. Filistinli kadın hakları savunucusu Wafa Abdel Rahman, Hamas gibi grupların intihar eylemcileri ya da İsrail tarafından öldürülen militanların eşleri ya da kızkardeşlerini aday gösterdiğini, buna rağmen kadın kotasının kadınların politikaya ilgisini arttırdığını söylüyor.

Suudi Arabistan ve Şili

Suudi Arabistanlı kadınlara geçen yıl yerel seçimlerde ilk kez oy hakkı tanınmasına karşın, ülkedeki kadınların politikaya katılımının yolunun açıldığı söylenebilir. Suudi kadınlar geçen yıl ticari temsil konusunda da ilerleme sağladılar: Lama el Süleyman ve Naşva Taher, Cidde Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu’na seçildiler. Üstelik kadınlar bu hedefe Ticaret Bakanı’na yolladıkları protesto mektupları ile ulaştılar. İşin ilginç yanı, yönetim kurulu seçiminde oylarını ancak erkek akrabaları ya da eşleri aracılığıyla kullanabilmeleri.

Politikada kadınların temsilinde önemli bir adımda Şili’de atıldı. Şili’de yapılacak devlet başkanlığı ikinci turunda seçimi, Pinochet döneminde ülkesini ailesi ile birlikte terk etmek zorunda kalan Almanya Demokratik Cumhuriyeti’ndeki eğitiminden sonra ülkesine dönüp politikaya devam eden Michelle Bachelet’in kazanmasına kesin gözü ile bakılıyor.

Japonya

Kadınların politikaya katılımı konusunda sorunlu ülkelerden biri de Japonya. Japon veliahtının oğlu ile evlenen ve prenses ünvanını alan Masako’nun yaşadığı sorunlar sadece magazin basınını ilgilendirmiyor. Masako, Japon toplumunda hakim kadın bakışının kurbanı. Ama geçen yıl Japonya’da da kadınların mücadelesi meyvesını verdi ve hatta toplumsal cinsiyet rolündeki değişiklik kraliyet ailesini çevreleyen yüksek duvarları aşabildi.

1947 yılında çıkarılan bir yasa ile sadece oğuldan oğula geçen tahta, Naruhito ile Masako’nun kızları Aiko’nun oturabilmesinin yolu açıldı. Japon hükümeti ise gerileyen doğum oranı karşısında Japon kadınlarının aile ile kariyeri birlikte yürütebilmesini sağlayacak destek programlarını yürürlüğe koyacağını açıkladı.