1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Dünyayı saran bela: AIDS

Heinrich Bergstresser1 Aralık 2004

Son yirmi yıldır bütün dünyayı saran öyllesine bir bulaşıcı hastalık var ki, yayılma hızı her geçen gün artıyor, bu hastalıktan duyulan korku da. Çünkü tıp ilminin elindeki imkanlarla değil yenmek, bu hastalığın önünü almak bile mümkün değil. Dünya AIDS‘le Mücadele Günü’nde DW‘den Heinrich Bergstresser’in yorumu:

https://p.dw.com/p/AZzm
"Globalleşmenin özellikleri denince şimdiye kadar akla hep istihdamın düşürülmesi ve ihracıyla yıldırım hızıyla sermaye transferi geliyordu. Bu işten karlı çıkanlar globalleşmeyi nimet sayarken, globalleşme kurbanları lanetliyorlar. Globalleşme olgusunu makul sınırlar içinde tutup bundan mümkün olduğunca fazla insanı yararlandırma konusunda hiç olmazsa mutabakat sağlanabilmiş. Buna şimdi bir global gelişme daha eklendi: HIV ya da AIDS.

Bu virüs habis bir ur gibi sarıyor ve artık halkın birkaç yıl öncesine kadar hastalığın adını bile duymadığı Hindistan, Çin ya da Rusya gibi ülkeleri de pençesine geçirmiş bulunuyor. Virüsü taşıyanların sayısı 40 milyonun üzerinde. Hastaların büyük çoğunluğu da dünyanın en fakir ülkelerini barındıran Afrika’da yaşıyor. Ancak insanlık, AIDS’in fakir hastalığı olduğu yanılgısına düşmemeli.

AIDS’in sadece tıbbi yöntemleri değil, aynı zamanda global boyuttaki siyasi ve kültürel mücadeleyi de gerektiren büyük bir bela olduğu düşüncesine kendimizi alıştırmalıyız. Sorun da burada yatıyor. AIDS’in yayılması, değer yargılarıyla, günlük hayattaki davranışlarla ve beşeri ilişkilerin şekillendirilmesiyle ilgili. Dünyanın neresinde olursa olsun...

Hastalığın acısını da en çok kadınlar çektiğinden, AIDS’in cinsel alışkanlıklarla, şiddete yatkınlıkla, başkaları üzerinde tahakküm kurma güdüsüyle ve sınırsız özgürlük arayışıyla yakından ilgisi olduğu anlaşılıyor. Batıl inanç, kaba kuvvet ve yanlış yorumlanan sınırsız özgürlük anlayışı cinsel ilişki sırasında kan dökülmesine yol açıyor ve prezervatif de kullanılmıyorsa, AIDS’e davetiye çıkarılıyor demektir.

Bu herkes için geçerli. Zengin, fakir, Hristiyan, Müslüman, Budist, Hindu herkes için. Ama bu aynı zamanda da bütün kültürlerin barındırdığı saygı, insan haysiyeti ve hayatın dokunulmazlığı gibi olumlu davranış normlarının teşvik edilmesi gerektiğini de gösterir. Virüsün yayılmasını önlemek için bütün kültür çevrelerinin AIDS hastasına öngördüğü müeyyidelerin de uygulanması şarttır.

AIDS ile mücadeleye yılda 4.7 milyar Euro harcanıyor. Ama bu yetmez. AIDS ile mücadele fonundaki paranın büyük bölümünün cinsiyet, suistimal ve şiddet olguları arasındaki bağlantının kadınlara anlatılmasında kullanılması gerekir. AIDS ile etkili mücadele ancak bu yoldan yürütülebilir. Bu bela, sadece teknoloji ve tıptaki ilerlemeyle savuşuturulamaz."