Danıştay’a saldırı: Bir ölü dört yaralı

Türkiye, Ankara Danıştay 2. Dairesi’ne yapılan silahlı saldırı ile sarsıldı. Saldırı sonucunda, Danıştay hakimi Mustafa Yücel Özbilgin hayatını kaybederken, dört hakim de yaralandı. Saldırgan avukat Alparslan Aslan, olayın hemen ardından yakalandı.

Alparslan Aslan, sabah saatlerinde silahı ile Danıştay 2. Dairesi’nin toplantı halinde olduğu salona girdi ve etrafa ateş etmeye başladı. Olayda, Danıştay hakimi Mustafa Yücel Özbilgin hayatını kaybederken, dört hakim de yaralandı.

Saldırıyı gerçekleştiren İstanbul barosuna kayıtlı avukatlardan Alparslan Aslan olayın hemen ardından yakalandı. Saldırının nedeni henüz resmen açıklanmadı. Ancak gerek Türk siyaseti ve bürokrasisinden gelen tepkiler, gerekse görgü tanıklarının ifadeleri, neden olarak Türkiye’deki türban gerginliğini işaret ediyor.

Saldırıya uğrayan Danıştay 2. Dairesi, son dönemde türban konusunda verdikleri kararlarla ön plana çıkmıştı. İkinci Daire’nin kamuoyunda en çok tartışılan kararı ise, bayan bir öğretmenin türban taktığı gerekçesiyle okul müdürlüğüne atanmasını engellemesiydi. Nitekim saldırının hemen ardından açıklama yapan Danıştay Başkan Vekili Tansel Çölaşan da, “Bunlar türban kararından ötürü,” diye konuştu. Çölaşan, saldırganın ateş etmeden hemen önce “Allah’ın askeriyiz, elçisiyiz” diye bağırdığını da söyledi.

Danıştay saldırısı, Türk siyaset sahnesinde de adeta bomba etkisi yarattı. Ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi’nin Lideri Deniz Baykal çok sert konuştu ve olayın sorumlusu olarak hükümeti gösterdi. Saldırının kişisel bir hesaplaşmanın sonucu olmadığını vurgulayan Baykal, “Saldırının hedefinde Anayasa vardır. Türkiye çok tehlikeli bir noktaya sürüklenmektedir. Herkes aklını başına almalıdır” dedi.

“Tarihte kara leke”

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ise doğrudan hükümete yüklenmedi. Ancak Cumhurbaşkanı’nın açıklamasının satır aralarında da, hükümetin politikalarına yönelik eleştiriler vardı. Saldırının, “Cumhuriyetin çağdaş değerlerine yönelik yapıldığını” söyleyen Sezer, “Saldırı, cumhuriyet tarihine kara bir leke olarak geçecektir,” dedi.

Hükümet ise, bu saldırılar karşısında daha çok savunmada kaldı. Olayı lanetleyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ismini kullanmadan CHP Lideri Baykal’ı eleştirdi ve “Bu saldırıdan bir şey çıkarma gayreti içine girmek yanlıştır” dedi.

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Danıştay'a düzenlenen silahlı saldırının ardından, Danıştay Başkanlığı’nı ziyaret etti. Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu ve Danıştay üyeleriyle görüşerek, saldırıdan duyduğu üzüntüyü dile getirehn Gül,
Danıştay'dan ayrılırken herhangi bir açıklama yapmadı.
Başbakanlık Merkez Bina’da açıklamalarda bulunan Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, Danıştay'daki silahlı saldırı ile ilgili, ''Sayın Başbakan'ın çok açık talimatıdır, varsa bir saat sonra, değilse bu akşam, yarın, öbür gün olayın tüm çıplaklığıyla kamuoyuna çıkarılmasını istiyoruz, ki Türkiye provokasyonlara maruz kalmasın'' dedi.

Hükümet kanadından en sert tepki ise, AK Partili Meclis Başkanı Bülent Arınç’tan geldi. Arınç, olayı provokasyon olarak niteleyerek, “Bu acı olay üzerinde kimse rant devşirmeye kalkışmasın,” diyerek, muhalefete yüklendi.

YÖK'ten hükümete eleştiri

Danıştay saldırısına, daha önce hükümetle laiklik konusunda ciddi tartışmalara girmiş olan Türk Silahlı Kuvvetleri ve Yüksek Öğretim Kurulu’nun tepkisi de sert oldu. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, sadece saldırıyı kınamakla yetinirken, YÖK Başkanı Erdoğan Teziç açık ifadelerle hükümete yüklendi. Saldırıya uğrayan Danıştay binasını da ziyaret eden YÖK Başkanı, “Hükümeti bu olumsuz gidişi durdurmaya” çağırdı.

Siyasi gözlemciler, Türk siyasetinde zaten var olan laik-dinci kamplaşmasını iyiden iyiye sertleştiren Danıştay saldırısının ardından, ülkenin siyasi planda yeni gelişmelere sahne olabileceğine dikkat çekiyorlar. En çok üzerinde durulan konu ise, bugüne kadar erken seçim çağrılarına direnen hükümetin, Danıştay saldırısıyla başlayan süreçte bu yıl içinde erken seçime gitmek zorunda kalabileceği.

Bu arada Cumhuriyet Savcısı, İstanbul Barosu tarafından görevlendirilen bir avukat ve polis, avukat Alparslan Arslan'ın görev yaptığı Kadıköy'deki hukuk bürosuna girdi. Hukuk bürosunda görevli iki kişinin de gelmesiyle büroya giren yetkililer, mahkeme kararı uyarınca Cumhuriyet Savcısı'nın nezaretinde ve baro temsilcisinin de katılımıyla inceleme yapmaya başladı.