1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Demirel'den Avrupa'nın ortak değerleri için çağrı

Baha Güngör / DW31 Ocak 2006

Türkiye’nin 9. Cumhurbaşkanı Demirel, Almanya Cumhurbaşkanlarından Rau’nun ölümünden büyük üzüntü duyduğunu söyledi. DW’den Baha Güngör’ün sorularını cevaplayan Demirel, Almanya’da bazı eyaletlerde Alman vatandaşlığına aday Türklere farklı test uygulanmasını eleştirdi. Demirel, bu tür uygulamaların Avrupa fikrine ters düştüğünü söyledi.

https://p.dw.com/p/AaDI
Türkiye'nin eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, DW'nin sorularını yanıtladı
Türkiye'nin eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, DW'nin sorularını yanıtladıFotoğraf: APTN

İlk kuşak Türkler’in davet üzerine Almanya’ya gittiğine dikkat çeken Demirel, “Göç hadisesi başlangıçta ekonomik değildi. Daha ziyade iki ülke arasında bir köprü kurulması hedefleniyordu” dedi. Demirel, Almanya’da bazı eyaletlerde uygulanan vicdan testini onaylamadığını kaydetti. 9. Cumhurbaşkanı Demirel, “Avrupa halklarını yan yana, beraber yaşar hale getirmeliyiz. Kimse kimseye değerlerini empoze etmemeli” diye konuştu. DW’den Baha Güngör’ün soruları ve Süleyman Demirel’in yanıtları şöyle:

- Geçen hafta Cuma günü Almanya’nın eski cumhurbaşkanlarından Johannes Rau vefat etti. Rau, benim hatırladığım kadarıyla sizin de çok yakından dostluk ilişkisi içinde olduğunuz bir cumhurbaşkanıydı. Siz Johannes Rau’yu nasıl değerlendiriyordunuz?

S.DEMİREL: Sayın Cumhurbaşkanı Rau’nun vefatından büyük üzüntü duydum. Kendisi benim dostumdu. Türkiye’yi ziyaret etmişti ve kendisini ağırlama imkanını ben cumhurbaşkanı olarak bulmuştum. Türkiye’nin zor bir zamanıydı. Deprem olmuştu. Deprem arkasından gelmişti. Çok dostane, çok güzel şeyler söyledi. Sayın Rau, Türkiye ile Almanya arasındaki münasebetlerin gelişmesinde, pekişmesinde rol oynamış değerli bir devlet adamıdır. Hem ailesine hem Alman halkına başsağlığı diliyorum. Bizim adetlerimize göre biz rahmet dileriz. Sayın devlet adamına Allah’tan rahmet diliyorum. Hatırasını dostları ve Alman milleti unutmayacaktır. Türkiye ile Almanya arasındaki münasebetlere de hizmet etmiştir.

- Türkiye ile Almanya arasındaki bu çok önemli ilişkiler açısından Rau çok önemli adımlar attı. Siz de Türk-Alman ilişkilerinde çok önemli adımlar attınız 60’lı, 70’li yıllarda. Günümüze gelindiğinde, Türk-Alman ilişkilerinin temel taşı olan Almanya’ya göçün devam ettirdiği sorunlar var. Bu sorunlara, örneğin buradaki Türklerin uyum sürecine nasıl bakıyorsunuz?

S.DEMİREL: Almanya’ya göç hadisesi başlangıçta göç değildi. Türkler davet üzerine gelmişlerdir. Türklerin Almanya’ya gidip çalışmaları, ekonomik olmaktan ziyade bir köprü kurmaktı. Türkiye Avrupa ile bir köprü kurmak istiyordu. Tabii benim kast ettiğim birinci nesil. Bu insanlar orada kalmak üzere gitmediler. Yurtlarına döneceklerdi muaayyen süre sonunda. Yeni nesiller Alman toplumuna daha kolay uydular. Bu asimilasyon değil, entegrasyondu. Zaten aslında Avrupa fikri, Avrupa halkları fikri etrafında düşünüldüğü zaman entegrasyon, Avrupa’nın barış projesinin hedefiydi. Türkler de pekala bunlara uydular. Tabii ki netice itibariyle iki ayrı ülke ve kültürdür, iki ayrı hayat seviyesidir. Birtakım sıkıntılar olagelmiştir. Avrupa’da insanı bulunan her ülkenin olduğu gibi bizim de sıkıntılarımız olmuştur ama aşılamayacak sorunlar olmamıştır.

- Gerek devlet adamı gerekse insan Süleyman Demirel olarak deneyiminizden çıkan bir sonucu değerlendirmek istiyorum. Son zamanlarda özellikle Almanya’nın bazı eyaletlerinde Alman vatandaşlığına geçecek olan Türklerden bir nevi vicdan testi, yani acaba Alman kültürüne bir Müslüman olarak uyum sağlayabilir mi sağlayamaz mı, buradaki anayasal düzeni kabullenir mi kabullenemez mi, şeklinde bir vicdan testi uygulamasından sonra Alman vatandaşlığına alınıyor Türkler. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

S.DEMİREL: Bunlar yanlıştır. Avrupa fikrine, kültürüne de ters düşen şeylerdir. Yeni kimsenin zorlanmaması lazımdır. Nihayet özümsenmesi gereken şeyler evrensel değerlerdir. Evrensel değerleri özümsemiş Türk kökenli kişilerin ayrıca başka istikametlerde zorlanması yanlıştır. İnsani de değildir. Eğer birleşik bir Avrupa isteniyorsa Avrupa halklarının birarada yaşaması zaruret olacaktır. Avrupa Birliği fikrinin kökünde yatan da budur. Avrupa halklarını yan yana, Avrupa halklarını beraber yaşar hale getirmek. Beraber hala yaşar getirmede kimse kimseye değerlerini empoze etmeyecektir. Avrupa’nın müşterek değerlerine hep beraber sahip çıkalım. Ama birimizin değerlerini başkalarına empoze etmeye çalıştığımızda bu yanlıştır, bölücülük olur, ayrımcılık olur. Tabii bu çeşit şeyler zaman zaman toplumların içerisinden gelen yabancı düşmanlığı, aşırı milliyetçilik gibi hislerden geliyor. Aşırı dincilikten de gelebiliyor. Ama bunlar yanlış. Yanlışları tekrarlamakta ben bir yarar görmüyorum. Avrupa’nın da, Avrupa halklarının da yanlışları tekrarlamaması lazım, diyorum. Avrupa halklarını biz uygarlığın temsilcisi biliyoruz. Ama bunlar uygarlığa sığan şeyler de değildir.