1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

“Dink görünmez olanların sesiydi”

Ayşe Tekin/DW24 Ocak 2007

Suikasta kurban giden Agos Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink basın özgürlüğü için gösterdiği çabalarından dolayı Almanya’da yayımlanan Stern dergisinin kurucusu Henri Nannen adına verilen gazetecilik ödülleri kapsamında 2006 yılında Henri-Nannen Ödülü’ne layık görüldü. Henri-Nannen Ödülü Jüri Koordinatörü Peter Sandmeier ile DW Türkçe Servisi’nden Ayşe Tekin konustu...

https://p.dw.com/p/AZWv
Hrant Dink, ölümünden sadece beş gün önce Stern dergisinin internet sitesine röportaj verdi.
Hrant Dink, ölümünden sadece beş gün önce Stern dergisinin internet sitesine röportaj verdi.Fotoğraf: AP

Almanya’nın saygın haber dergilerinden Stern ve Stern’i çıkaran yayın evi Gruner und Jahr, her yıl dergiyu kuran ve uzun yıllar yöneten Henri Nannen adına, 2005 yılından bu yana başarılı gazetecileri ödüllendiriyor. Yazılı basına yedi dalda verilen Henri-Nannen Ödülü’nü geçen yıl basın özgürlüğü dalında 19 Ocak günü öldürülen gazeteci Hrant Dink aldı. Dink, ölümünden sadece beş gün önce de Stern dergisinin internet sitesine röportaj verdi. Henri-Nannen Ödülü Jüri Koordinatörü Peter Sandmeier, “Dink’i, Türkiye’de kimliklerini, kültürlerini, tarihlerini saklamak zorunda kalanların sesi olduğu için ödüle layık gördük,” diyor.

DW: Ermenice ve Türkçe olarak yayımlanan Agos gazetesinin genel yayın yönetmeni Hrant Dink bir cinayete kurban gitmesini ve Dink’in cenazesine on binlerin katılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sandmeier: İstanbul’dan görüntüler beni çok duygulandırdı. Hamburg’da da benzeri bir gösteri yapıldı. Belki onlarla birlikte yürüyemedik, ama duygularımızla, düşüncelerimizle onların yanında idik hala da öyleyiz.

Peki Türkiye açısından nasıl değerlendiriyorsunuz bu gelişmeleri?

Hrant Dink’in ölümü büyük bir kayıp. Cenazesindeki görüntüleri ise bir umut ışığı olarak görüyorum. Ermeniler uzun süre sessiz kaldılar, kimliklerini açıklamamadılar. Hrant Dink’in çalışmaları onların kimliklerini bulmasına, seslerini yükseltmesine yardımcı oldu. Dünkü gösteriler de bunun işareti idi ve bu benim için bir umut ışığı...

Hrant Dink’i geçen yıl Henri-Nannen Ödülü’ne layık gördünüz. Gerekçesi neydi bu seçimin?

Henri-Nannen Ödülü için seçimi tüm dünyadan basın özgürlüğü için çaba gösteren meslekdaşlarımızla ilgili uzun bir listeden yapıyoruz. Bu basın özgürlüğü için bir ödül. Basın özgürlüğünün olmadığı, gazetecilerin baskılara maruz kaldığı bir çok ülke var. Ama geçen yılki seçimimizde Hrant Dink üzerinde büyük çoğunlukla karar kıldık, çünkü o, Türkiye’de kimliklerini, kültürlerini, tarihlerini saklamak zorunda kalanlara ses olmuştu. Bir gazeteci için bu durumda olanların sesi olmak ve taleplerini duyurmaktan daha önemli bir iş olamaz.

Türkiye’de Hrant Dink’in yargılandığı 301. maddenin kaldırılması ile ilgili tartışmalar başladı. Almanya’da gazetecilerin mesleklerini yapmasını zorlaştıran basın özgürlüğünü kısıtlayan maddeler var mı?

Hayır, Almanya’da buna benzer bir şey yok. Gazetecileri kızdıran bazı maddeler var, ama onlar da karşı taraf açısından kısmen anlayışla karşılanabilir. Bizdeki tartışmalar daha çok kişisel hakların korunması ile igili, bunlar Türkiye’deki baskıcı maddelerle karşılaştırılamaz. Eğer Almanya’da birisi Almanlığa hakaretten ya da benzeri bir konudan mahkeme önüne çıksaydı, elimizdeki tüm imkanlarla karşı çıkardık.

Almanya’daki gazetecilerin çalışmalarını kısıtlayıcı hiçbir şey yok mu?

Kuşkusuz bazı sınırlar var. Örneğin kişisel haklara müdahale ya da belli ilkelerin korunması. Örneğin hiçbir şekilde ırkçı söyleme izin verilemez. Bu noktada hoşgörünün sınırları olması gerektiğine inanıyorum.

Hrant Dink’in öldürülmesi ile Fransa’da Türkiye’nin AB üyeliğine ilişkin tartışmalar başladı. Almanya ise şu anda sessiz. Sizce bunun nedeni ne?

Türkiye ile ilgili iki farklı tartışma var. Birincisi halkın duyguları ile ilgili: Türklerin Avrupa kültürüne uygun olup olmadığı tartışılıyor. Diğeri politik hesaplarla, dış politika ile ilgili. Türkiye’ye bölgedeki gelişmeler açısından bakılıyor ve Avrupa’nın bu gelişmeleri en iyi Türkiye üzerinden etkileyebileceği düşünülüyor. AB’nin Türkiye’ye ilgisi bu yüzden.

Peki ya basın özgürlüğü?

Basın özgürlüğü vazgeçilmez ilkelerden biri. Ama bu zaman zaman politik hesaplara kurban ediliyor. Biz gazeteciler bu hesaplara göre davranamayız. Bizim için basın özgürlüğü vazgeçilmezdir ve politikanın taktiklerine kurban edilemez.