1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Ermeni meselesinde sağduyu çağrısı

Kader Gülşen26 Nisan 2005

Ermeni soykırımı iddialarının tartışıldığı pek çok uluslararası platformda görüşlerine başvurulan gazeteci Hrant Dink, “meselenin çözümünün ne inkar ne de ikrarda yattığını, sorunun siyaset yolları kullanılarak çözülmesi gerektiğini” söyledi. Dink, konuyu DW'ye değerlendirdi...

https://p.dw.com/p/Aari
24 Nisan'da Ermenistan'da onbinlerce kişinin katılımıyla anma törenleri düzenlendi
24 Nisan'da Ermenistan'da onbinlerce kişinin katılımıyla anma törenleri düzenlendiFotoğraf: AP

İstanbul’da yaklaşık 10 yıldır Ermenice ve Türkçe olmak üzere iki dilde yayımlanan Agos gazetesinin genel yayın yönetmenliğini yürüten Hrant Dink, Ermeni meselesine ilişkin pek çok platformda görüşlerini ifade etti. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin de görüşlerine başvurduğu Hrant Dink, son günlerde pek çok Avrupa Birliği ülkesinde konuya ilişkin düzenlenen etkinliğe konuşmacı olarak katıldı.

Ermeni meselesinin çözümüne ilişkin önerilerini sıralayan Hrant Dink, bunun “tarihe ve bugüne verilmesi gereken bir cevap olarak iki bölümde düşünülmesi gerektiğini” söyledi. Kendisinin de “tarihi ve bugünü birbirleriyle harmanlayanlardan ve kilitleyenlerden olmak istemediğini” vurgulayan Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink sözlerini şöyle sürdürdü:

Tarihin konuşulmasını sağlayalım

“Aslında tarih sorununun çözülecek bir sorun olduğunu da düşünmüyorum; Çünkü zaten olan olmuştur. Çözülecek bir yanı da kalmamıştır. Söz konusu olan, sadece tarihin idrak edilmesi problematiğidir. Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu sorun da bence budur. Türkiye’nin önünde belli bir problematik vardır. Ermenilerin önünde ise tarih, onları bugüne taşıyan bir drama noktasındadır. Onlar açısından da tarihin idrakı değil, drama problematiğinden kurtulması söz konusudur. Burada tarihin çözülmesinde de bir tek yol vardır: Bu yol da, tarihin konuşulmasını sağlamak. Türk-Ermeni sorununun çözümü bence tarihle ilgili bir problematik değil, siyasetle ilgi bir problematiktir. Bugün Türkiye ve Ermenistan diye iki devlet yan yana komşudur. Öncelikle bu komşu ilişkisinin hakkı verilmelidir, diye düşünüyorum“.

Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve muhalefet lideri Deniz Baykal’ın geçtiğimiz günlerde birlikte, Ermeni meselesi konusunda yeni bir açılım içinde oldukları yönündeki açıklamalarını değerlendiren Dink, “Desteklenmesi gereken bu yeni açılımın aynı zamanda yeni bir uslüp gerektirdiğini, ancak henüz bu uslubun yakalanamadığını” da ifade etti:

Ne inkar, ne ikrar

“Sayın Baykal, sayın Erdoğan yani hem iktidarı hem de muhalefetiyle devlet, birlikte bir açılımda bulunuyorlar. Ama öteki yandan devletin diğer kurumları, sözcülerinden ise Ermenilerin algılamalarını zorlaştıracak yeni bir takım söylemler geliştiriyorlar. Ermeniler ise bu tarihe ilişkin yeni söylemleri tam bir saldırı, bir haksızlık , tarihin inkarı olarak algılıyorlar. Şu anda ben Ermenistan’dayım dört beş gündür katıldığım toplantılarda gördüm ki, buradaki Ermeniler bir tür ikrar beklerken, bir tür inkara doğru var oluşun olduğunu gözlüyorlar. Biz ise burada onlara anlatmaya çalışıyoruz ki, ikrar ve inkar bugün kullanılması gereken kavramlar değildir. Bugün üzerinde durulması gereken asıl kavram idraktır, bilgilenip bunu içselleştirmedir“.

Ermeni konusunun sadece tarihçilere bırakılmaması gerektiğini ifade eden Hrant Dink, sivil toplum örgütlerin de çözüm sürecine dahil edilmesi gerektiğini savundu. Türk-Ermeni ilişkilerinin geleceğinde önemli görevler üstlenecek Avrupa Birliği’nin geçmişte hatalı, olumsuz ve “tepeden bakan” politikalar izlemesi ve bu politikaları iki ülkeye dayatmasının, Türk-Ermeni ilişkilerinin yıpratılmasında çok büyük rol oynadığının altını çizen Hrant Dink, sözlerini şöyle sürdürdü:

AB’nin yükümlülüğü

„Tarih okuyanlar bunu bilir. Avrupalılar daha bugün tarihlerini yeni sorguluyorlar. Bugün Almanya’ya, Fransa’ya ve diğer ülkelere baktığımızda yeni sorguladıklarını görüyoruz. Bu gecikmiş bir sorgulamadır. Bu sorgulama yapılmadır, ama bu sorgulama iki cümlelik parlamento kararlarıyla, elleri yıkanarak, ‘günah bizden gitti’ gibi bir takım tasaruflarla bu geçiştirilemez. Avrupa Birliği, geçmişte yıprattıkları bu ilişkileri şimdi yeniden üretmekle görevlidir. Bunun bedelini bu haliyle ödemelidir, diye düşünüyorum. Bunun için de Avrupa Birliği, Türkiye ve Ermenistan’a ortak çıkar alanları yaratmak durumundadır. Türkiye ve Ermenistan’ın birlikte Avrupa Birliği’ne girme yolu çok açık olarak belirtilmelidir. Bu yönde her ikisinin de desteklenmesi gerekmektedir. Bu Türkiye’yi de Ermenileri de teşvik edecektir diye düşünüyorum”.