1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Filistinliler anlaştı: Peki ya şimdi?

Peter Philipp/DW9 Şubat 2007

Mekke’de Hamas ve El Fetih’i buluşturan toplantı bölge barışı ve Filistin ulusal birlik hükümeti için yeni umutlar doğurdu. Her iki taraf şiddeti sona erdirmek ve siyasi işbirlik konusunda söz verdi. En çok Filistin halkını sevindiren bu yeni gelişmeler, Filistin-İsrail arasındaki sorunların giderilmesi yönünde atılmış bir adım olarak da değerlendiriliyor. Ancak akıllara gelen en öncelikli soru Filistin yönetimine yönelik uluslarası yaptırımların ulusal birliğin sağlanmasının ardından ne hal alacağı. DW editörlerinden Peter Philipp’in konuyla ilgili yorumu…

https://p.dw.com/p/AZm8

Filistinliler’in haklı olarak kutlayacağı bir durum var ortada: Hamas ve El Fetih, Mekke’de, kanlı çatışmaları sona erdirip ulusal birlik için anlaşmaya vardı. Filistinlilerin beklentisi de bu gelişmenin ışığında artık uluslarası ambargoların sona ererek Filistin’e sağlanan maddi desteğin yeniden başlaması.

Filistin halkının bu hesabının tutup tıutmayacağı henüz belirsiz. Çünkü AB ve ABD, Filistin’e yönelik yaptırımları, Filistin hükümetini beğenmediğinden uygulamaya koymadı; neden siyasi anlayışının kabul edilmezliğiydi. Hamas, ilk etapta, Arafat döneminde İsrail’le varılan anlaşmaları tanımayı reddetti ve amacı İsrail’i yok etmek olan siyasi anlayışında diretti.

Hamas ve Ortadoğu barış sürecini hedefleyen ılımlı El Fetih örgütünün temsilcilerinin oluşturacağı ulusal birlik hükümeti hiç şüphesiz ki doğru yol da atılmış olumlu bir adım. Ancak, unutulmaması gereken en önemli nokta, şimdiye kadarki siyasi düşüncelerinden taviz vereceğine dair en ufak bir işaret vermeyen Hamas’ın ve Başbakan İsmail Haniye’nin yeni kurulacak hükümette de yer alacak olmaları.

Görünen o ki, Filistinlilerin şu aşamadaki umudu, Abbas’ın önderliğinde İsrail’e dönük ılımlı adımların atılması ve Haniye’nin de bu duruma tahammül etmesi. Yani işin aslını kimse tam olarak kestirememekle beraber, hangi tarafın duruşunun muhatap alınması gerektiği muğlak. Hal böyle olunca İsrail de Filistin ile gelecekte oturulacak pazarlıklara yanaşmayışını bu belirsizliklere bağlayacak ve Ortadoğu barışı da yine sürüncemede kalacaktır.

Uluslarası toplumunsa önünde iki seçenek var: Formalite gereği, yeni oluşuma ABD’nin Lübnan’da Hizbullah temsilcilerinin de dahil olduğu hükümete uyguladığı yaklaşımın bir benzeri benimsenebilir. Washington o dönem, Lübnan hükümetiyle görüşeceklerini, ancak Hizbullah üyeleriyle her türlü iletişimi reddettiğini açıklamıştı. Bu yaklaşım Lübnan’a hiç bir şey katmadı, aslında Filistin yönetimi için de aynısı geçerli olabilir.

İkinci seçenekse uluslarası toplum Filistin’e baskıyı aynı şekilde sürdürmesi. Ancak o zaman da Mekke’deki toplantı umuda dair küçük bir nefes alma molasından başka bir şey ifade etmez.