Fransa’nın ihtiyacı olan yeni bir başlangıç
9 Kasım 2005Sokağa çıkma yasağı, olağanüstü hal ve askerlerin müdahalesi… Bütün bunlar, Fransa’nın eski sömürgelerinde alışık oluna durumlar. Ve şimdi, 50 yıl önce Cezayir’deki durumun kontrol altına alınması için uygulanan bir yasa Fransa’da hayata geçiriliyor. Fransa’nın Cezayir’deki bağımsızlık yanlısı hareketleri bastırm çabası, iki tarafın da sayısız kurban verdiği bir savaşla sonuçlandı. Yarım asır önceki bu savaşın etkileri hem Fransa’da hem de Cezayir’de hala hissediliyor.
Yakılıp yıkılmış semtler, yağmalama, yetersiz bir polis teşkilatı ve ırkçılık karşıtı kıpırdanmalar… Fransızlar günün birinide tüm bunlara kendi topraklarında tanık olacaklarını akıllarından geçirmiyordu. Çok değil, daha birkaç hafta önce Katrina Kasırgası’nın vurduğu New Orleans kentinin yerle bir olmuş görüntüsü, oradaki olağanüstü hal karşısında kendi ahlaki üstünlüklerinin tadını çıkarıyorladı. Ama şimdi Paris’te olaganüstü hal sözkonusu.
Amerika Birleşik Devletleri bir doğal afetin kurbanı oldu, Fransa ise kendisinin. Cumhuriyet modelinin, entegrasyon politikasının iflasına tanıklık ediyor. Yani buradaki felakat ev yapımı.
Tabii ki son gecelerde Fransa sokaklarında olup bitenler hoşgörülecek türden değildi. Nefret, şiddet kontrolden çıktı. Devlet vatandaşlarının güvenliğini sağlamak için harekete geçmeli. Ve olağanüstü durumlarda olağanüstü yöntemlere başvrulması meşru.
Ama burada rahatsız eden bir şeyler var. Başbakan de Villepin, iki yıl sonrası için cumhurbaşkanlığı koltuğuna göz diken ve olaylar karşısında gayet sert bir tutum takınan Fransa İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy’den geri kalmamak için böylesine radikal önlemlere başvuruyor olmasın sakın? Hükümetin krizkarşısında geliştirdiği formüller de kendi içinde tutarlı değil ayrıca. Varoş gençliği iş bulamıyorsa, okulda bile üst sınıfa mensup ailelerin çocuklarına göre dezavantajdalarsa, o zaman babakan nasıl olur da zorunlu eğitim süresinin iki yıl kısılmasıyla durumun düzeltileceğine inanıyor olabilir? Yeni düzenlemeye göre, 14 yaşındaki çocuklar eğitimlerini tamamlamış sayılarak, belirsiz bir geleceğe adım atacak. Çünkü okuldan sonra mesleki eğitim alıp alamaycakları şüpheli. Bu, eğitim sisteminin güya sosyal yükselişi kanıtladığı bir ülke için iflas anlamına geliyor. Politika şöyle özetlenebilir: Daha az okul, daha çok polis. Bu politikanın provokasyon olarak algılanmasına şaşmamak gerek.
Peki Cumhurbaşkanı Jaques Chriac ne yapıyor bu arada? Chirac genelde, Charles de Gaulle’e atıfta bulunmayı sever. 1968 olayları, dönemin lideri de Gaulle hazırılıksız yakalamıştı. Ülkesinde olup bitenleri kavrayamamış izlenimi yaratan Chirac iki kere göreve seçildi. 1995 yılında sosyal reformları hayata geçirmek vaadiyle, 2002 yılında da iç güvenliğin merkezi oturduluğu kampanyasıyla göreve gelmeyi başardı. Bugünse gelinen nokta şu: Sosyal yaralar oluk oluk kanıyor ve iç güvenlik hiç olmadığı kadar tehdit altında. Chirac’ın ise sesi çıkmıyor. Ancak olayların onuncu gününde konuya ilişkin bir açıklama yaptı. Oysa De Gaulle 1968 Mayıs’ından kısa bir süre sonra gitmenin yollarını aramaya başladı. Chirac da aynısını yapsa fena olmaz. Belki olağanüstü hal yasalarıyla geçici olarak huzur ve güven yeniden sağlanabilir ama Fransa’nın asıl ihtiyacı olan, yeni bir başlangıç. Aynıtas aynı hamam devam etmek artık mümkün değil.