1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Gözetleme sistemleri gözaltında

Susanna Gupta26 Nisan 2005

Avrupa’nın pek çok ülkesinde, büyükkentlerde suçlularla mücadele amacıyla kurulan gözetleme sistemleri, giderek daha fazla eleştiriliyor. Konuyla ilgisi bulunan uzmanlar ise sistemin yarardan çok olumsuz yanları bulunduğunu ortaya koyan bir araştırmaya imza attılar.

https://p.dw.com/p/AaZn
İngiltere'deki güvenlik kameralarının sayısı 4 milyonu geçiyor
İngiltere'deki güvenlik kameralarının sayısı 4 milyonu geçiyorFotoğraf: Warnerbros

Alışveriş merkezleri, bankamatikler veya havalimanları – video kamera destekli gözetleme sistemleri, hayatın neredeyse her anında karşımıza çıkıyor. 90’lı yıllardan bu yana, Londra’dan Tahran’a kadar, kamuya tam veya yarı açık alanlarda kameraların sayısı hızla artıyor. Almanya’da video ile gözetleme ilk olarak 50’li yıllarda trafik kontrolünde başlatılmıştı, şimdi ise bu elektronik gözleri her yerde görüyoruz.

Yandaşları tarafından teröristinden, metrolarda gizlice araçların içini boyayanlara kadar suçluların ve suç işlemeye eğilimlilerin gözünü korkuttuğu için savunulan bu uygulamalar, genelde pek eleştiriye hedef olmaz. Şimdi, birçok Avrupa ülkesinden sosyologlar, siyasibilimciler, kriminologlar ve mühendisler biraraya gelerek „urban eye“ adlı proje kapsamında, video kamera destekli gözetleme sistemlerinin yararlarını ve daha da önemlisi zarar ve noksanlarını araştırdılar.

4 milyon gözetleme kamerası

Şubat 1993’te İngiltere’nin Liverpool kentindeki bir alışveriş merkezinde, 2 yaşındaki Jamie Bulger, 11 yaşındaki iki çocuk tarafından kaçırıldı ve ardından da öldürüldü. Bulger’in kaçırılması bir gözetleme kamerası tarafından kaydedilmişti ve bu kayıtlar cinayetin işlenmesini engelleyemese de, suçluların yakalanmasını sağladı. İngiltere hükümeti bu olayın ardından, video gözetleme sistemleri için 2 milyon sterlin ayrılmasına karar verdi. 1991 yılında ülkede sadece 10 noktada gözetleme sistemi varken, günümüzde İngiltere’de kamuya açık alanlardaki gözetleme kameralarının sayısı 4 milyonu geçiyor.

„urban eye“ adlı Avrupa ortak araştırma projesinde çalışan sosyalbilimci Leon Hempel, gözetleme kameralarının İngiltere’de sihirli bir araç gibi kabul gördüğünü anlatıyor: "Çocukların işlediği cinayetin medyada yoğun bir şekilde ele alınması ve olayda gözetleme kameralarının oynadığı rol, ülkede bir nevi paranoya oluşmasına yolaçtı. İşlenen suçların sayısındaki artış kontrol edilemeyince, bir anda yüzde 75’lik bir düşüş sağlayacağı sanılan bir teknolojiye yönelme yaşandı.“

Yasada değişiklik yapıldı

Bulger vakası, gözetleme kameraları konusunda İngiliz kamuoyunu, bu yolla suçla mücadele konusunda başarı sağlanacağı yönünde ikna etti. Ancak yaklaşan seçim öncesi yürütülen kampanyalara bakılırsa suçla mücadelenin hala gündemin önemli maddeleri arasında yeraldığı görülüyor. "urban eye" adlı proje kapsamında 15 bilimadamı 7 Avrupa ülkesinde gözetleme kameralarının yayılmasını ve kullanışını inceledi. İngiltere’de ancak her köşeye bir kamera yerleştirildikten sonra bir „bilgi koruma yasası“ çıkarılırken, Almanya’da kamu alanlarının kamera ile gözetlenmesi, polis yasasında değişiklik gerektirdi.

Leon Hempel gibi „gözetleme uzmanları“ İngiltere örneğini inceleyerek, gözetlemenin tam anlamıyla nasıl yapıldığına ve suç oranına nasıl bir etkide bulunduğuna baktılar. İngiliz bilimadamları Clive Norris ve Gary Armstrong, kontrol odalarında tam 600 saat oturarak, emniyet güçlerinin nasıl çalıştığına tanık oldular: "Norris ve Armstrong, polislerin yanında oturarak, kameranın kimleri takip ettiğini not ettiler. Araştırmanın sonunda, ağırlıklı olarak siyahi genç erkeklerin en fazla izlendiği ortaya çıktı. Bu da belli bir grupa karşı önyargıların daha da yerleştiğinin bir göstergesi."

Ayrımcılığın sonuçları

„urban eye“ adlı proje, bu tür ayrımcılığın ne gibi sonuçlara yolaçtığını ortaya çıkarmaya çalışıyor. Öte yandan devlet ve özel kurumlar arasındaki farkı da gözetmek gerekiyor. Örneğin Norveç de sadece Oslo tren istasyonunda uyuşturucu satıcılığıyla mücadele etmek için bir gözetleme sistemi bulunurken, ülkedeki her üç dükkandan birinde kameralar sürekli kayıt yapıyor. Siyasi anlamda bir geçiş dönemi yaşayan Macaristan ve diğer Doğu avrupa ülkelerinde de durum aynı. Özel hayata müdahele giderek büyüyor.

Sosyalbilimci Leon Hempel: "Tavsiyemiz, video kamera destekli gözetleme sistemlerinin polisin kontrolüne devredilmesi ve etkinliği konusunda belirli aralıklarla sistemin gözden geçirilmesi. Çünkü vatandaşlar için şöyle bir sorun var: her köşede kayıt yapılıyor ve bu kayıtların ne amaçla kullanıldığı yeteri kadar şeffaf değil.“