1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Gözler Kıbrıs'ta

Oktay Pirim/Ankara18 Şubat 2004

Adadaki son durum TBMM'nde tartışıldı. Dışişleri Bakanı Gül, adil, kalıcı ve yaşanabilir bir çözüm arzuladıklarını söyledi. Bakan, Annan planında yapılmasını istedikleri değişiklikleri de açıkladı. Muhalefet ise hükümeti, teslimiyetçi olmakla suçladı…

https://p.dw.com/p/AbOW
Meclis'teki görüşmelerde muhalefet hükümete ağır suçlamalarda bulundu
Meclis'teki görüşmelerde muhalefet hükümete ağır suçlamalarda bulunduFotoğraf: AP

İstense de istenmese de Kıbrıs sorununun Avrupa Birliği süreciyle bağ haline getirildiğini belirten Gül, Annan planı için tarafların yarın bir araya geleceklerini hatırlattı. Kıbrıs’ın bir milli dava olduğunu ve Türk kesiminin yüksek çıkarlarını korumayı hedeflediklerini belirten Bakan, çözümsüzlüğü hiçbir zaman çözüm olarak görmediklerini, ancak ne pahasına olursa olsun bir çözümden yana da olmadıklarını kaydetti.

Annan Planı'nda değişiklik önerisi

Gül, ada’da adil, kalıcı ve yaşanabilir bir çözüm istediklerini, bunun sağlanabilmesi için de Annan planında yapılmasını istedikleri zorunlu değişiklikleri şöyle anlattı:

“İki ayrı eşit tarafın bulunduğunun teyidi, iki kesimliliğin güçlendirilmesi, daha az sayıda Rum’un kuzeye dönmesi, Türk askeri varlığının kısıtlanmasının kaldırılması, Türkiye’nin garantörlüğü ve daha az sayıda Kıbrıslı Türk’ün yerinden olmasına yal açacak şekilde yeni bir harita çizilmesi…”

Gül Rum kesiminin tek başına AB’ye girmesinin yaratacağı sorunlar yüzünden de Kıbrıs sorununu çözmeye karar verdiklerini belirtti. Dışişleri Bakanı Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üye olmaması halinde Annan planının birçok yönünün çalışmayacağını da ifade ederek şöyle konuştu:

“AB içindeki bazı gelişmeler 2004 yılını Kıbrıs için önemli ve belirleyici bir kilit nokta olarak ortaya çıkarmıştır. Bunu görünce alternatiflere baktık. Kıbrıs Rum toplumunun yapısını inceledik. Hiç tanımadığımız bir ülke AB’nin tam üyesi olacak ve bizimle bu toplulukla ilişkilerimiz devam edecek. Ya AB ile ilgili bütün beklentilerimizi bırakacağız, ya da devam edeceğiz. Gün gelecek başkan Rum olacak. Gün gelecek AGSP politikasından Rum askeri ile Türk askeri birlikte olacak. Türk kesimine baktığımızda, AB’nin cazibesi karşısında dayanılmaz bir durum söz konusu. Esas tehlike Rum kesiminin AB’ye girmesi ve planlarının da dışarıda kalan Türk kesimini eritmek için herşeyi yapmalarıdır. İstesek de istemesek de Kıbrıs bir bağ haline gelmiştir. Türk tarafının eşit ortak olacağı bir Kıbrıs hem Avrupa, hem de Türkiye için faydalı olacaktır. Türkiye’ye karşı çıkabilecek bir unsur da izole edilmiş olacaktır.”

Kıbrıs'ın tarihi unutulmamalı

Kıbrıs’ta acı dolu geçmişin hep hatırda tutulması gerektiğini anlatan Gül, Türklerin ve Rumların barış içinde yaşayacak bir ortamın sağlanmasının önemine dikkat çekti. “İki ayrı halk, iki ayrı din ve iki ayrı yönetim vardır. Bu nedenle tarafların eşit statüsü korunmalıdır. Türk Yunan dengesi korunmalıdır” diyen Gül, şöyle devam etti:

“New York’ta Rum tarafı Denktaş’ı masadan kaçırmaya çalıştı. Annan, Ada’daki müzakerelerde tarafların tutumuna göre plana son şeklini verecek. Diyelim anlaşamadılar. Dörtlü biraraya gelinecek. Yine anlaşamadılar. O zaman bu tartışmaları Genel Sekreter’in metni bitirecek. Kıbrıs halkı ‘bu istediğimiz gibi olmadı’ derse referandumda reddedecektir. Kendisini tatmin edecek değişikliği görüyorsa evet diyecektir. Aynı şekilde Rum tarafı da… Son söz tabi Yunanistan parlamentosu ve TBMM’nin olacaktır."

Öymen: 'Gül endişelerimizi arttırdı'

CHP adına konuşan Onur Öymen ise hükümetin Meclis’in iradesi dışında Kıbrıs politikasını değiştirdiğini savunarak, bunu teslimiyetçilik olarak nitelendirdi. Erdoğan hükümetinin Kıbrıs sorununun çözümünde Milli Güvenlik Kurulu’nda alınan kararlardan farklı hareket ettiğini ifade eden Öymen, Annan planının kabul edilmesi halinde Türk kesimine yaklaşık 80 bin Rum’un göç edeceğini ve iki kesimliliğin ortadan kalkacağını söyledi. Rum kesimindeki EOKA ve PKK’nın işbirliği yaptığını kaydeden Öymen, birleşik bir Kıbrıs’ta iki kesimin barış içinde yaşamanın son derece zor olacağını iddia etti.