1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Gül Baba’ya kim sahip çıkacak ?

21 Kasım 2009

Ekonomide liberalleşmeyle birlikte kamu harcamalarını asgariye indiren Macar Hükümeti, tarihi ve kültürel değeri olan 466 yıllık Gül Baba Türbesi’ne tahsisat ayırmakta zorlanıyor. Budapeşte’den Osman İkiz’in izlenimleri…

https://p.dw.com/p/KcVX
Budapeşte'deki Gül Baba türbesi
Budapeşte'deki Gül Baba türbesiFotoğraf: DW

Budapeşte sanki Macarların tarihleriyle bağlarını sergilemek için özel gayret göstererek korudukları bir kent. Orta Avrupa’nın bağrından akıp Karadeniz’e ulaşan Tuna nehri Budapeşte’yi ikiye ayırıyor. Buda kentin tepelik yanında. Tuna’yı süsleyen sekiz köprüyle geçilen karşı taraf ise Peşte. Peşte ovalık arazi üzerine kurulu. Parlamento, diğer resmi binalar, tiyatrolar ve ticari hayat Peşte tarafında yoğunlaşmış. Macarlar’ın gökdelen sevdasına kapılmadan eski binaları özenle koruduklarını anlamak için kafayı biraz binaların ön cephelerine çevirmek yeterli. Kentte bütün binaların ön cepheleri dantel gibi işlenmiş süslemelerle kaplı. Heykeller, resimler, ferforjeler, rölyefler olduğu gibi korunmuş. Amerikalı mimarların ön cephelerini detaylı olmak üzere bütün binaların fotoğraflarını çekmek üzere Budapeşte’ye gelmeleri boşuna olmasa gerek.

Grabmal von „Gül Baba“
Fotoğraf: DW

Buda yüzlerce yıl öncesinin resmi gibi

Peşte’ye tepeden bakan Tuna’nın karşı yakasındaki Buda’da geniş bir alana yayılan kale içindeki yerleşim alanında ise tarih daha da geriye gidiyor. Arnavut kaldırımlı, kıvrımlı sokaklarda her an önünüze çıkan heykellerle adeta birkaç yüzyıl öncesini yaşıyorsunuz. Peşte tarafında İngiliz Parlamentosu örnek alınarak Tuna kıyısında inşa edilen görkemli parlamento binasının tam karşısına düşen cumhurbaşkanlığı sarayı da kale içinde. Tarihi dokuyu korumada bu kadar özen gösteren Macarlar’ın, cumhurbaşkanlığı sarayının soluna düşen, zarif mimarisiyle bakanları büyüleyen Matia Kilisesi’nin hemen yanıbaşına, neredeyse bitişik denebilecek bir halde Hilton’un modern bir otel kurmasına nasıl izin verdiklerini kimse açıklayamıyor.

Grabmal von „Gül Baba“
Fotoğraf: DW

Gül Tepesi

Sözünü ettiğimiz bu bölgeleri Budapeşte’ye gelen bütün turistler mutlaka geziyor. Ama Buda tarafında, Tuna’ya göre kalenin sol yanında kalan bir tepe daha var ki orayı da yüzyıllardır, Türkler, Türk olmayan Müslümanlar ve Gül Baba’nın efsanevi kişiliğini bilenler ziyaret ediyor. Bu tepenin adı Gül Tepesi. Tepenin bu adı taşımasının nedeni oradaki Gül Baba Türbesi. Gül Baba Türbesi de Peşte’ye tepeden bakıyor. Cumhurbaşkanlığı sarayı ile arasındaki uzaklık, Tuna üzerindeki Margit Köprüsü ile Zincirli Köprü arasındaki mesafe kadar. Cumhurbaşkanlığı sarayına Peşte tarafından Zincirli Köprü ile geçiliyor. Gül Tepesi’ne ise Margit Köprüsü üzerinden gidiliyor. Margit Köprüsü’nden Gül Tepesi’ne doğru yürüyünce önünüzü kesen ilk cadde ise Türk Caddesi (Török Utca). Caddeyi geçtikten sonra biraz ileride sağdaki Gül Baba’ya götüren sokağın adı ise Mescit Sokağı (Mecset Utca).

Grabmal von „Gül Baba“
Fotoğraf: DW

Gül Baba Türbesi


Türbeye gelenleri Gül Baba’nın heykeli karşılıyor. Gül Baba’nın sevecen, hümanist kişiliğini yüz hatlarında gösteren heykel çok başarılı. Bahçedeki türbe sekiz köşeli. Kış aylarında kapalı olan türbe yaz aylarında ziyaretçiler için açılıyor. Bahçenin bir kenarında, merdivenle inilen yer altındaki bölümde ise çalışma mekânı olarak kullanılabilecek odalar var. Geçmiş yıllarda tekke olarak kullanıldığından bu mekânda toplantılar yapılmaktaydı.

Grabmal von „Gül Baba“
Fotoğraf: DW

Gül Baba yakında sahipsiz kalacak


Gül Baba Türbesi’nin bakım ve personel giderleri Macar devleti tarafından karşılanmakta ancak liberal ekonomiye geçişten sonra giderleri kısa devlet artık her alanda tasarruf politikası uyguluyor. Birçok kamu kuruluşu gibi Gül Baba Türbesi’nin sorumluluğunu da özel kişilere devretmek istiyor. Budapeşte’deki geçmişi oldukça uzun olan Gül Baba Derneği’nin, bu sorumluluğu üstlenip, bakım ve giderleri karşılama dahası yan mekânları kullanarak burayı gelir getirecek bir kurum haline getirme olanağının olmadığı söyleniyor. Bu yüzden gözler Türkiye’ye çevrilmiş bulunuyor. Yüzlerce yıl boyunca sultanların, cumhurbaşkanlarının ziyaret ettiği, Avrupa’daki en eski Türk eserini kimin sahipleneceği merak ediliyor.

Grabmal von „Gül Baba“
Fotoğraf: DW


Kanuni gönderdi


Gül Baba, Budapeşte’yi 1526’da fetheden Kanuni Sultan Süleyman’ın isteği üzerine Buda’ya gitti. 1531’de geldiği bu şehirde hemen bir tekke kuran Gül Baba, bektaşi hoşgörüsüyle kısa zamanda Buda halkının sevgisini kazandı. Başındaki kavuğa taktığı gül yüzünden herkes ona Gül Baba dedi. Gül Baba 1 Eylül 1541’de Budin savaşında şehit düştü. Cenazesi daha sonra türbenin inşa edildiği tepeye gömüldü. Şeyhülislam Ebussuud Efendi’nin kıldırdığı cenaze namazına 200 bin kişi katıldı. Katılanlar arasında Kanuni Sultan Süleyman da vardı.

Grabmal von „Gül Baba“
Fotoğraf: DW

Gül Baba’nın sekiz köşeli türbesi 1543-1548 yılları arasında yapıldı. Buda 1686’da Osmanlı hakimiyetinden çıkınca türbe bir süre kilise olarak kullanıldı. Sultan Abdülaziz'in 1867'deki Avrupa gezisinde duruma müdahale etmesiyle türbe tekrar eski haline getirildi.

Gül Baba Türbesi’ni Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer de ziyaret etti. Avrupa’da ayakta kalmış, ilgi gören bu tarihi eserin korunması için bütün liderler gayret gösterdi. Türbenin son onarım giderlerini de Türkiye karşıladı. Onarımdan sonraki açılışı da 1997’de 8. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile dönemim Kültür Bakanı İstemihan Talay yaptı.

Gül Baba’nın asıl adı Evliya Çelebi’nin kitaplarında Cafer olarak geçmekte. Evliya Çelebi Gül Baba’nın Merzifonlu olduğunu yazmasına rağmen bazı araştırmacılar Ispartalı olduğunu iddia etmekte.


© Deutsche Welle Türkçe


Osman İkiz

Editör: Murat Çelikkafa