1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Gelişmişliğin göstergesi çokkültürlülük

Ulrike Mast-Kirschning:15 Temmuz 2004

BM Kalkınma Programı tarafından açıklanan İnsani Gelişme Raporu'nda kalkınmanın önündeki en büyük engel, etnik ve kültürel hakların tanınmaması; kalkınmanın en önemli göstergesi ise kültürel özgürlük olarak değerlendirildi. DW’den Ulrike- Mast Kirschning, İnsani Gelişme Raporu çerçevesinde kültürlerin birarada yaşaması ya da çatışması olasılıklarını değerlendirdi:

https://p.dw.com/p/Aa2L

Artık herşey açık: Küreselleşme döneminde geçen 14 yıl insanların çoğu için yaşam koşullarının iyileşmesi anlamına gelmiyor. Tam tersine. Dünyadaki 46 ülkenin vatandaşları 90’lı yıllara göre daha da yoksullaştılar. Milenyum hedeflerine ulaşmak, yoksulların sayısının yarı yarıya azaltılması, herkese hijyenik koşullarda yaşam ve eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması planlandığından çok daha uzun sürecek.

Ama tek sorun refah düzeyi değil. Kültürel değerlerin yitirilmesi bir başka önemli sorun. İstihdam piyasasının bugünkü gerekleri çalışanların daha esnek ve hareketli olmasının talep edilmesi, topluluk duygusunun yitirilmesine yol açıyor ve iletişimi bozuyor. Yoksul bölgeler ya da ülkelerde yaşayanlar ekonomik zorunluluklarla kendi kültürel çevrelerini terkederek başka yerlere çalışmaya gidiyorlar.

Kriz bölgeleri ülkeleri için bir başka sorun, insanların iç savaş, savaş ya da baskı nedeniyle ülkelerini terk etmeleri ve kuzey ülkelerinde yeni bir yaşam alanı aramaları. Toronto ya da Los Angeles gibi ülkelerde göçmenler nüfusun yarısını oluşturuyor, Londra’da % 25’ini. Ancak kültürel politika bu ekonomik gerçekliğe uymuyor.

BM Kalkınma Programı'nın raporunda olduğu gibi ırkçılık ve yabancı düşmanlığı çokkültürlülüğün önündeki en büyük engeller. Çoğunluk kültürel çeşitliliği kimliğine karşı bir tehdit olarak algılamaya devam ediyor. Bu sadece yoksul bölgeler için değil, varsıl ülkeler için de geçerli. Göçün yoğun olduğu endüstri ülkelerinde de çokkültürlülük bir tehdit olarak algılanıyor. Dolayısıyla kültürlerarası alışveriş zorlaşıyor.

Oysa ekonomik gerçekliğin zorladığı kültürel zenginliğe olumlu bakış toplumsal birlikteliği daha da kolaylaştıracak. Kendi kimliğini korumak için farklı kültürler ya da dinlere karşı olmanın sonucunu tüm dünya defalarca yaşadı: Irkçılık, şiddet ve tahribat.

BM Kalkınma Programı Başkanı'nın talep ettiği gibi farklı kültürlere karşı anlayış ve hoşgörü, sadece farklı kimliklerin korunmasını sağlamayacak, aynı zamanda kalkınmanın ivmesi olacak. Unutulmamalı ki, kültürlerarası saygı karşılıklıdır ve ancak kendi kültürünü yaşayabilen insanlar diğer kültürlere karşı hoşgörülü olur.

Bu, Almanya’nın geleceği açısından da önemli bir saptama. Almanya, sadece nüfusunu korumak için 2050 yılına kadar bugünkünün iki katı göçe ihtiyaç duyuyor. Ancak farklı kültürlerden insanların Almanya’ya göç etmeleri ve uyum sağlamaları için gerekli uygulamalar, örneğin çifte vatandaşlık hala reddediliyor. BM’in İnsani Gelişme Raporu ise tam da bu gerekliliğe işaret ediyor.