1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Genetik beslenmenin yolu açılıyor

Johannes Beck15 Ocak 2004

Almanya gen teknolojisiyle gıda maddeleri üretilmesini düzenleyen yasa tasarısı kamuoyuna sunuldu. Ancak bilim adamları bu yolla üretilen bitkilerin ne gibi sonuçlara yol açacağının bilinmediğine dikkat çekerken, genetik değişime uğramış bitkilerin kontrol çıkmasından endişe ediyor...

https://p.dw.com/p/Aanl
Çevreciler, genetik değişime uğramış bitkilerin kontrol dışına yayılması
Çevreciler, genetik değişime uğramış bitkilerin kontrol dışına yayılmasıFotoğraf: AP

Almanya Tarım ve Tüketiciyi Koruma Bakanı Renate Künast dün Berlin’de, gen teknoljisi ile üretilen gıda maddelerine yönelik yasa tasarısını kamuoyuna sundu. Yasa tasarısıyla ekolojik ve gen teknolojisi kullanılarak yapılan tarımın düzenlenmesi amaçlanıyor. Tasarı aynı zamanda, koalisyon partileri arasında aylardır süren ”tarımda gen teknolojisine izin verilmesi” tartışmasına da son noktayı koyuyor.

Federal Hükümet’in üzerinde anlaştığı tasarıda, tarımda gen teknolojisinin desteklenmesi amacının güdülmediği belirtiliyor. Yasal düzenleme yoluyla, hali hazırdaki uygulamaya karşı önlem alınması hedefleniyor. Bakan Künast, sunumunda dünya genelinde 60 milyon hektar tarım alanında gen teknoljisinin kullanıldığını vurguladı. Künast, Nisan ayından itibaren Avrupa genelinde, genetik manüplasyona uğramış gıda ürünlerinin belirgin şekilde etiketleneceğini hatırlattı.

İnisülin üretiliyor

Yeni teknolojiler yeni olanaklar sunuyor. Bu durum gen teknolojisi için de geçerli. Örneğin, genetik değişime uğratılmış bakteriler artık inisülin üretebiliyor. Bu, dünyadaki milyonlarca şeker hastası için devrim niteliğinde bir gelişme. Eskiden tedavide kullanılan inisülin, sadece sığır ya da domuzların pankreaslarından elde edilebiliyor, bunun için ise binlerce hayvanın öldürülmesi gerekiyordu. Diğer yandan, bu yolla elde edilen inisülin alerjik bünyeler için sorun yaratıyordu.

Riskler bilinmiyor

Bununla beraber her yeni teknoloji, birçok riski de beraberinde getiriyor. Gen teknolojisi de öyle. Dünya genelinde gen teknolojisi kullanılarak üretilen bitkilerin yanı sıra antibiyotiklere dayanıklı belirgin genler ekleniyor. Genetikçiler bu sayede değişime uğratılmış ve doğal ürünleri birbirinden ayırt edebiliyorlar.

Bu bitkilerin, ileride insanlar ve hayvanlar tarafından büyük miktarlarda tüketilmesinin sonuçları ne olacak, henüz belli değil. Zaten giderek daha fazla virüs antibiyotiklere karşı dayanıklı hale geliyor. Bilim adamları bu durumu, tıpta ve hayvan yetiştirme çiftliklerinde antibiyotikelerin dikkatli kullanılmamasına bağlıyor.

Zararlı böceklere dayanıklılık

Bitkiler zararlı böceklere karşı dayanıklı hale getirilebiliyor. Bu nedenle teorik olarak birtakım kimyasal ilaçlara ihtiyaç duyulmaması gerekiyor. Ama deneyimler gösteriyor ki; gen araştırması firmaları, teknolojilerini genelde, bitkileri zararlı otlara değil, aynı zamanda tarım ilaçlarına karşı dayanıklı hale getirmek için kullanıyor. Bunun sonucu olarak da zararlılarla mücadele için daha fazla ilaca ihtiyaç duyuluyor.

Kontrol dışına yayılabilir

Çevrecilere göre, en büyük risk ise genetik değişime uğramış bitkilerin kontrol dışı yayılması. Büyük bir alanda, genetik değişime uğratılmış tohum kullanılmasının uzun dönemli sonuçları hakkında henüz elde veri yok. Arıların taşıdığı bitki tozları ya da havada uçuşan polenler yoluyla, genetik değişme uğramış ve uğramamış bitkilerin birbirine karışabileceği korkusu hüküm sürüyor.

Açlık sorununa çözüm

Gen teknolojisini savunanların en büyük iddiası ise bu sayede açlık sorunun aşılacağı. Ama dünyada onbinlerce insan, gıda maddeleri yetersizliğinden değil, bu maddeleri alacak parası olmadığı için aç kalıyor. Açlık krizleri, savaşlar ya da ekonomik sisteme totaliter müdahale gibi sebeplerden ortaya çıkıyor. Gen teknolojisinin bu soruna çözüm getirmesi zor. Aksine, gen araştırması şirketlerinin maaliyetlerini çıkarma isteği, gıda maddelerinin pahalanmasına bile neden olabilir.