1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Hava ve deniz ulaşımı çevreye zarar veriyor

Johannes Beck15 Aralık 2003

Hava ve deniz ulaşımı dünya genelinde büyümeye devam ediyor. Ancak bu iki alanda yaşanan gelişme ne yazık ki iklimin korunmasını zorlaştırıyor. Avrupa Birliği’nin verilerine göre hava ulaşımının yol açtığı sera gazları son on yıl içinde yüzde 48 oranında arttı.

https://p.dw.com/p/AaoM
Fotoğraf: AP

BM’in Milano’da düzenlediği İklim Konferansı’na katılanların neredeyse tamamı demiryolu yerine havayolunu tercih etmişti. Her uçuş çevreye bir tren yolculuğuna oranla tam sekiz kat fazla zarar vermesine rağmen. Germanwatch isimli çevre kuruluşda iklim uzmanı olan Manfred Treber bu durumu şöyle açıklıyor:

”Uçaklar kendilerine özel bir benzin yakıyor. Bu benzin de karbondioksite neden oluyor. Karbondioksit yeryüzünde de var. Ancak benzin havada yandığında buhara da neden oluyor. Biz bunu uçakların arkasında genellikle buhar izleri olarak görüyoruz. İşte bu buharlar küresel ısınmaya neden oluyor. Havada oluşan ve küresel ısınmaya neden olan karbondioksit üç kat azaltılmalı ki bu sayede küresel ısınmanın önüne geçilebilsin.”

Hava ulaşımı

Günümüzde havayolu şirketlerinden ya da yolculardan havayolunu kullandıkları için iklime, insanlara ve çevreye verdikleri zararı karşılamaları istenmiyor. Tam tersine birçok ülke havayolu trafiğini havalanlarına, havayolu şirketlerine ya da uçak sanayiine yaptıkları sübvansiyonlarla adeta destekliyorlar.

Oysa hava ulaşımının iklime verdiği maddi zarar oldukça yüksek. Germanwatch örgütünün iklim koruma uzmanları, hızla büyüyen hava ulaşımının 2012 yılına kadar Kyoto Protokolü’nün öngördüğü emisyon gazlarının azaltılması planlarını boşa çıkaracağı uyarısında bulunuyor.

BM’in sivil hava ulaşımından sorumlu organizasyonu Uluslararası Sivil Havacılık Birliği de bu konuda pek işleve sahip değil. Oysa organizasyon, Kyoto Protokolü’ne göre emisyonların azaltılmasıyla ilgilenmekle yükümlü. Germanwatch’dan Manfred Treber, ”Bu organizasyon uygulamada hiçbirşey yapmıyor. Çünkü sanayi ülkeleri ile sanayi ülkelerinin ulaşım bakanların organizasyon üzerinde etkili. Bunlar iklimin korunmasının bir sorun olduğunu belki anladılar, ancak bunun için hiçbir şey yapmıyorlar. Yalnızca uçakların güvenli biçimde seyahat etmesi, düşmemesi gibi konularla ilgileniyorlar. Hava ulaşımının yol açtığı emisyonların azaltılması ise en arka sıralara itiliyor” diye konuşuyor.

Deniz ulaşımı

Uluslararası hava ulaşımı kadar uluslararası deniz ulaşımı da Kyoto’nun ikinci kanadını oluşturuyor. Çünkü deniş ulaşımı da Kyoto Protokolü’nde yer verilmemesine rağmen yüksek miktarlarda sera gazlarına neden oluyor. Deniş ulaşımından sorumlu Uluslararası Denizcilik Birliği de sera gazlarının engellenmesi konusunda çok zayıf kalıyor. Alman Çevre Bakanı Jürgen Trittin bu konuda, ”Organizasyon çevre politikacılarının gözünde uluslararası organizasyonlar arasında en zayıf olanı. Uluslararası Sivil Havacılık Organizasyonu da aktif değil ama Denizcilik Organizasyonu en hareketsiz olanı” diyor.

Germanwatch’dan çevreciler, Uluslararası Denizcilik ve Uluslararası Sivil Havacılık örgütleri ile Kyoto sürecinin ilerleme kaydedememesi halinde en azından Avrupa ülkeleri iklimin korunması için birşeyler yapabileceğinin altını çiziyor.

Buna ilk adım olarak da uluslararası hava trafiğinde katma değer vergisi ile benzin vergisinin yürürlüğe konulmasını öneriyorlar. Örgüt üyeleri, AB ülkelerinin havayolu şirketleri ile havaalanlarına yaptıkları sübvansiyonlarını sona erdirmelerini ve bunun yerine demiryolu ulaşımını daha aktif hale getirmeleri çağrısında bulunuyorlar.