1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Hayaller ve önyargılar

17 Şubat 2012

62. Berlinale'den iki film. Biri Hollanda, diğeri Yunanistan-İngiltere ortak yapımı. Gençlik filmleri gösterilen, Kuşaklar bölümündeki bu filmlerin ortak noktası ise künyelerinde Türkçe isimlerin olması.

https://p.dw.com/p/144eH
Fotoğraf: Mesut Tufan

16 yaşındaki Mustafa, Gaziantep'in baklava üretimhanelerinde çıraklık yapan sayısız gençten biridir. Ancak büyük hayalleri vardır. Türkiye’nin en iyi baklavacısı olmak isteyen Mustafa, Gaziantep’ten İstanbul’a uzanan bir maceraya atılır.

Berlinale'nin gençlik filmleri gösterilen Kuşaklar bölümündeki "Mustafa'nın Tatlı Hayalleri" adlı film Türk kökenli Yunan yönetmen Angelos Abazoğlu imzasını taşıyor. Önce baklava hakkında bir belgesel yapmak için yola çıkan Abazoğlu, Gaziantep'teki araştırmaları sırasında Mustafa ile tanışmış ve "benim aslında bu gencin hikayesini anlatmam lazım", diyerek planlarını değiştirmiş.

Berlinale 2012 Mustafa's Sweet Dreams
"Mustafa'nın Tatlı Hayalleri" filminden bir kare.Fotoğraf: Mesut Tufan

"Babama yakınlaşmaya çalıştım"

Abazoğlu, bu projeyi hayata geçirmesinin amacını şu sözlerle anlatıyor: "Nereden geldiğinizi bilmek çok önemli. Kim olduğumuzu anlamak için önemli bu. Beni babam yetiştirdi. Kendisi, İstanbul Rumu'ydu. Tüm ailem yüzyıllar boyunca İstanbul'da yaşamış. Beni ben yapan eğitimim bu kökene dayanıyor. Damarlarıma, beyin hücrelerime, duyarlılığıma nüfuz eden bu eğitimi daha iyi anlamak istiyordum. Çok zorlu bir eğitimdi bu. Babam, beni okula göndermeden önce her sabah beşte kaldırıp, bana fizikten siyasete kadar her konuda ders verirdi. Çok geç yaşta evlenmiş. Öldüğünde, 14 yaşındaydım. Babamın geldiği yere geri dönerek, ona daha yakın olmaya çalıştım."

Alışılmadık bir karışımla, yarı belgesel, yarı kurgu olarak sunulan film, hem baklava üretiminin sosyo-kültürel açıdan perde arkasına ışık tutuyor, hem de başkarakterinin çıktığı yolculuktaki değişimini, içinizi ısıtan bir dille anlatmayı başarıyor. Yönetmen Abazoğlu, film tecrübesi sayesinde Mustafa'nın kafasının daha özgür olduğunu belirtiyor ve ailesinin, çevresinin ona empoze ettiği hayallerden uzaklaşıp, kendi hayallerini kurma özgürlüğüne eriştiğini söylüyor. Abazoğlu, "Şimdi kendi hayalini buldu ve o yönde çaba sarfediyor. Artık korkmuyor, hem de hiçbirşeyden“, diyor.

Angelos Abazoglou
Yönetmen Angelos AbazoğluFotoğraf: DW

"Mustafa'nın Tatlı Hayalleri" adlı filmle hayatı değişen Mustafa'nın artık yeni hayalleri var. "Ben her zaman işimle ön plana gelmek istiyordum. Ve gerçekten dünyanın en iyi ustası, en bilindik ustası olmak istiyordum. Her zaman içimde olacak o çırak, o baklava sevgisi“, şeklinde konuşan Mustafa, "Ama bundan sonra oyunculuk yapmak, oyunculuğun üstüne gitmek istiyorum“, diyor.

"Beni taşladılar"

Kuşaklar bölümünde yeralan Hollanda yapımı "Snackbar" ise, buluşma noktaları bir büfe olan bir grup Faslı gencin hikâyesini anlatıyor. Sözkonusu büfe ve bu karakterler gerçekten de var. Fakat daha önce hep belgesel çekmiş olan yönetmen Meral Uslu, bu sefer planlarında değişiklik yapmak zorunda kalmış:

"Belgesel yapmak istedim ama bu imkânsız. Bu çocuklar konuşmaz. Ben çekim için bir kere gittim, beni taşladılar! Gerçekten! Ben de dedim ki, eğer belgesel yapamıyorsam, o zaman sinema filmi yapayım. Ondan sonra Hollanda Film Fonu'na başvurduk, onların da çok hoşuna gitti. 'Belgesel yapamıyorum, yaptırmıyorlar' diye de söyledim. Yani aslında belgesel yaptırmadıkları için bu filmi yaptım."

Berlinale Film "Snackbar" von Meral Uslu
"Snackbar" filminden bir kare.Fotoğraf: Berlinale/Ton Peters

Kaçmak yerine aralarına girmek

"Snackbar" adlı filmde genç aktörlerle çalışan Meral Uslu, çekimlerin önemli bölümünde doğaçlamaya izin vererek neredeyse belgesel gerçekçiliğinde bir atmosfer yakalamış. Yönetmen, filmi çekme amacını şöyle açıklıyor: "Bizim Hollanda'da, genç Faslılar bir sorun. 16 ile 22 yaş arasındaki genç erkekler, çocuklar gerçekten bir sorun. Fakat bu çok abartılıyor. Filmim ile önyargıları ortadan kaldırmak istedim. Bu Faslı gençler sorunlu gençler değil, bunlar genç. Genç oğlan. Her yanları hormon. İnsanlar böyle bir grubu gördü mü, kaldırım değiştiriyor, kaçıyor yani. Benim amacım ise, kaçmak yerine onların içine girmekti. Grubun içine girdim. Çekim de öyle, çok belgesel bir çekim. Kamera çok yakında. Ondan sonra bu çocukları ağır ağır tanımak ve sevmekti hedef."

Meral Uslu, amacına ulaşıyor. Zira, genç aktörlerin oynadıkları karakterleri geliştirmesine izin veren ve kamerasıyla, seyirciye bu gençlerden biriymiş hissi veren yönetmen, böylece göçmen gençlerin daha iyi anlaşılmasını ve haklarındaki önyargıların bir nebze de olsa yıkılmasını başarıyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Haber: Aydın Üstünel/ Berlin
Editör: Gezal Acer