1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Hollanda seçimlerinde aşırı sağ korkusu

6 Haziran 2010

Bugün sandık başına gidecek olan Hollanda’da sağ popülist politikacı Geert Wilders’in desteği endişe yaratıyor.

https://p.dw.com/p/NjTA
Wilders’in en önemli hedefi Batılı olmayan yabancıların Hollanda’ya göç etmesini derhal durdurmakFotoğraf: dpa

Hollanda'da Jan Peter Balkenende’nin başbakanlığındaki Hrıstiyan-Sosyal Demokrat partiler koalisyonu, silahlı kuvvetlerinin Afganistan göreviyle ilgili anlaşmazlık yüzünden şubat ayında dağılmıştı. Genel seçimde Hollanda’nın sağa kayması muhtemel.

400 binlik istihdam alanı yaratmayı ve devlet bütçesini düzeltmeyi vadeden sağ liberal Özgürlük ve Demokrasi Halk Partisi (VVD) anketlere göre önde gidiyor. Bu partiden ayrılarak 2004 yılında Özgürlük Partisi’ni kuran (PVV) Geert Wilders’in partisi de seçimden dördüncü parti olarak çıkıp koalisyon ortağı olması mümkün.

Sağ popülist Wilders’in seçim programı Hollanda’daki yabancılara yüklenmekten oluşuyor. Her yerde; yabancıların ülkeden atılması, göçün yasaklanması ve Hollandalılık bilincinin kuvvetlendirilmesi için propaganda yapıyor:

Wilders'in en önemli hedefi Batılı olmayan yabancıların Hollanda’ya göç etmesini derhal durdurmak. AB üyeliğinin bunun için engel olmadığını savunan politikacı şöyle konuşuyor:

“Avrupa Birliği hukuku açısından da bunu yapmak mümkün. Danimarka gibi, göçü sınırlayan ülkeler var. Görevdeki hükümetten çok daha sert olmak zorundayız. Her geleni buyur etmek Hollanda için çözüm olamaz.”

Anahtar parti olabilir

Kamuoyu araştırmalarına göre Wilders’in partisi şimdilik dördüncü sırada. Ancak Özgürlük Partisi'nin şimdiye kadar hiç böyle bir oy potansiyeli olmamıştı ve Wilders’in 9 Haziran’dan sonraki koalisyon görüşmelerinde söz sahibi olma şansı böylesine artmamıştı. Amsterdam Üniversitesi siyasi ilimler ve sosyoloji profesörlerinden Andre Krouwel Hollanda’nın içinde bulunduğu ekonomik ve kültürel krizin Wilders’e yaradığını söylüyor ve şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Wilders dünyayı iyi ve kötü olmak üzere ikiye ayırıyor. Böylece seçmenin işi kolaylaşmış oluyor. Wilders’in uluslararası savaş senaryosuna göre İslam dini Hrıstiyanlıkla savaşıyor. Krizden göçmenleri sorumlu tutuyor. ‘Göçmenleri ülkeye alırsak kimliğimizi bozarlar, sırtımızdan geçinirler ve Hrıstiyanlık değerlerimizi ortadan kaldırırlar’, diyor.”

Göçmenleri günah keçisi görüyor

Wilders, iddialarını kanıtlamak için bir araştırma yaptırıp, göçün Hollandalı seçim mükellefine kaça mal olduğunu hesaplatmış. Nyfer ekonomik araştırmalar enstitüsüne göre, devlet göçmenlere her yıl 7,2 milyar euro harcıyor, göçmenler genel ortalamadan daha fazla işsizlik parası ve sosyal yardım alıyor ve suçlarla mücadelede daha yüksek harcamaya yol açıyor. Bu tezler Wilders’in seçmenlerini etkiliyor. Ama onların Wilders’i seçmelerinde ekonomik unsurlardan çok yabancı ve bütün Hollanda’yı saran İslam aleyhtarlığı rol oynuyor.

Hollanda toplumu değişti mi?

Özgürlük Partisi bu ortamdan yararlanarak kendini bütün toplum katmanlarına benimsetmeyi başardı. Wilders’in seçmenleri sadece aşırı sağcı ve ırkçılardan oluşmuyor. 20 yıldır Amsterdam’da yaşayan Faslı yazar Fuad Laroui, Hollandalıların giderek yabancılardan soğuduklarını söylüyor:

“Geldiğimde, bu ülkenin insanları olumlu yönde meraklıydılar. Memleketimi, kültürümü tanımak isterlerdi. Şimdi tam tersi. Artık uslu ve topluma uyum sağlamış bir göçmen mi, yoksa muhtemel bir intihar saldırganı mı olduğumu merak ediyorlar. Tesettürden yana olup olmadığımı soruyorlar. Devamlı hesap vermek zorunda kalıyorum. Hollandalılar korku için de olduklarından, hep kendimi savunmak durumunda kalıyorum.”

© Deutsche Welle Türkçe

Ruth Reichstein / Çeviren: Ahmet Günaltay

Editör: Ayhan Şimşek