1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Hristiyan Demokratlar'dan Verheugen'a suçlama

Cem Sey/Berlin28 Temmuz 2004

Almanya’da Hristiyan Demokrat Birlik Partisi'nin (CDU)’nun, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine muhalefet ettiği biliniyor. Artık Aralık ayında yapılacak karar toplantısına hazırlanılırken, Hristiyan Demokratlar da, bu kararı etkilemek için faaliyetlerini arttırıyor.

https://p.dw.com/p/AbC5
Brok Türkiye'nin birliğe girmek için gerekli kriterleri yerine getirdiğine inanmıyor.
Brok Türkiye'nin birliğe girmek için gerekli kriterleri yerine getirdiğine inanmıyor.Fotoğraf: Presse

Hristiyan Demokrat Parti'nin Alman Meclisi ve Avrupa Parlamentosu’ndaki dışişleri sorumluları Matthias Wissmann ve Elmar Brok, birliğin genişlemeden sorumlu komiseri Günter Verheugen’in sonbaharda çıkacak komisyon raporunu dürüst yazmadığını ve komisyonu politik nedenlerle yönlendirmeye çalıştığını savundu. Wissmann ve Brok, raporun yazılmasının yeni Komisyona bırakılmasını ve sonuçta görüşmelere başlansa bile, tek perspektifin tam üyelik olmamasını talep etti.

Hristiyan Demokrat Birlik Partisi'nin Avrupa Parlamentosu’nda dışişlerden sorumlu milletvekili Elmar Brok, Ankara’nın Kopenhag Kriterleri’ni harfiyen yerine getirmiş olmasının, Türkiye’yle müzakerelerin başlanmasının önkoşulu yapılmasını istiyor. Brok bunu şöyle açıklıyor:

”Çoğu kez unutuluyor bu. Görüşmelere başlanır, bu süreçte bunlar da gelişir deniyor. Oysa siyasi kriterler, görüşmelere başlanmasının önkoşuludur.”

Bu katı tavrın ilk uygulamasının bu olmayacağını da vurgulayan Brok, 1997’de Slovakya’ya da, o dönemde hukuk devleti olmadığı için görüşme tarihi verilmediğini hatırlatıyor. Elmar Brok ve CDU’nun Alman Meclisi’nde dışişleri sorumlusu olan Matthias Wissmann, Türkiye’de insan hakları ihlalleri, yargısız infazlar, töre cinayetleri konusunda İnsan Hakları Derneği’nin verdiği rakamları tekrarlayarak, Türkiye’deki yasal reformların daha uygulanamadığını savunuyor. Brok şöyle konuşuyor:

”Bu açıdan, bu denetleme sürecinin uzatılmasının akıllıca olacağına inanıyorum. Yani, İstanbul’daki bilimadamları ve işadamlarıyla mantıklı görüşmeler yetmez, Doğu Anadolu’daki yargıcın da bunu uygulaması gerekir.”

Kaplan'da durum değişiyor

Hristiyan Demokrat Partili Wissmann’ın Türkiye’deki insan hakları konusundaki tavrı, Almanya’da son aylarda iç politik tartışmalarda önemli yer edinen Metin Kaplan’ın durumu söz konusu olduğunda bir anda değişiyor:

"Kaplan olayı gibi bir vaka o kadar saydam ki, bu durumda Türk yetkililerin kağıt üzerinde yazılı olanları uygulamaya daha fazla çalışacaklarına inanıyorum.”

Ekonomik gerekçeler

Matthias Wissmann, ekonomik bakımdan da, Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye hazır olmadığını öne sürüyor ve Türkiye’nin Avrupa Ekonomi Bölgesi’ne kenetlenmesinin daha yararlı olacağını söylüyor. Wissmann’a göre, Türkiye’nin kısa sürede Avrupa Birliği iç pazarının tam üyesi haline gelmesini sağlayacak böyle bir uygulama, Avrupa’nın Türkiye’yi hazmedemeyeceği teziyle çelişmiyor:

”Tam üye olmadan iç pazara daha büyük katılımın büyük bir stratejik avantajı var. O zaman, tüm tarım politikasını Türkiye’ye genişletmeye gerek yok. Bu her tarım fonunu, her bölgesel fonu, her yapısal fonu kilitler. Kısacası bu fiyat ödenemez.”

Uyum sorunu

Elmar Brok ise, Türkiye’nin doğu ve güney sınırlarının korunmasının ve Almanya’da yaşayan Türkler'in uyumu sağlanamamışken, 80 milyon Türk'ün uyumunun hiç sağlanamayacağını ileri sürüyor. Brok, 'Türkiye’de demokrasiye yakın bir düzen bulunmasının sadece Türk ordusunun etkisiyle sağlandığını" savunarak Kopenhag kriterlerinin yerine getirilmesi için ordunun etkisinin azaltılmasının, demokrasiyi tehlikeye sokacağını ifade ediyor.

Türkiye’nin güçlendirilmesi ve istikrarının sağlanması gereken önemli bir ülke olduğunu belirten Wissmann şöyle konuşuyor:

”Bugün, Avrupa Birliği Komisyonu’nun raporunu hazırlayanları acilen, Türkiye’deki gelişmelerin olumlu ve olumsuz yanlarını da kapsayan dürüst bir rapor yazmaya çağırmayı amaçlıyoruz. Çünkü bu rapor dürüst olmazsa, hatalı bir karar zemini yaratır ve bu da Avrupa Birliği’nde şu ana kadar tahmin edilenden çok daha büyük bir direnişe yolaçar. Ben, sonuçta örneğin, ”Türkiye’yle bir tam üyelik ya da daha başka stratejik ortaklıklar hakkında görüşmelere başlıyoruz” denecek bir formül bulunabileceğine inanıyorum.”