1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İşyerinde duygusal taciz

Caroline Michel3 Nisan 2004

Almanya’da son yıllarda yaşanan ekonomik kriz, çalışan kesimin işini kaybetme korkusunu daha da arttırdı. Her yıl yüzbinlerce insanı kendine güvensizliğe, şüpheye, psikolojik rahatsızlıklara, hatta intihara kadar sürükleyen 'mobbing', yani duygusal taciz nedir, insanları nasıl etkiler?

https://p.dw.com/p/Aalm
İşyerinde yaşanan sorunlar ruh ve beden sağlığının bozulmasına neden olabiliyor
İşyerinde yaşanan sorunlar ruh ve beden sağlığının bozulmasına neden olabiliyorFotoğraf: Bilderbox

”İşyerinde duygusal taciz” olarak tanımlanabilecek mobbing sözcüğü, İngilizce'den geliyor ve birinin arkasından konuşmak, müdahale etmek, ya da saldırmak olarak tanımlanıyor. Çalışanların işyerinde yaşadıkları şikayet, ufak bir hatada yıkıcı bir şekilde eleştirme, müdahale etme, kısaca kuyusunu kazma olarak bilinen mobbing Almanya’da da çok yaygın. Aslında işyerlerinde, çalışanlar arasındaki atmosferi uyumlu hale getirmekle görevli olan yöneticiler, çalışanları arasındaki dengeyi iyi kurarsa mobbingle mücadele etmek mümkün olabilir. Ancak mobbing çoğu zaman yöneticilerin yanlış tutumları nedeniyle yaşanıyor. Hatta kimi zaman yöneticiler çalışanlarını bizzat kendileri taciz ediyorlar. Soyadının gizli tutulmasını isteyen genç gazeteci Petra, işyerinde yaşadığı taciz olayını şöyle anlatıyor:

”Bir keresinde işyerimdekilerle bir konu hakkında tartışmıştım, sanırım tüm sıkıntılar da o zaman başladı. Daha sonra hiç bir sorun yokmuş gibi söylediğim konularda kafa sallanıyordu ama geriye dönüp baktığımda, tüm sorunların onlarla tartıştığım anda başladığını anlıyorum.”

Amaç çalışanı bezdirmek

İşyerindeki taciz olaylarının nedeni genelde kıskançlık, öfkeyi dizginleyememek ve birini sempatik bulmamak. Kimi işyerlerindeyse bu taciz patronların çalışanları üzerinde yarattıkları baskıdan kaynaklanıyor ki, buna da İngilizce boss sözcüğünden gelen bossing deniyor. Eğer taciz taa en yukardan, yani patrondan geliyorsa amaç kişiyi psikolojik olarak yıpratmak, bezdirmek, hata yapmasını sağlayarak işten atmak. Petra kendi olayında da aynen böyle bir süreç yaşamış:

”Çok iyi hatırlıyorum, işyerindeki insan kaynaklarından sorumlu olan kişiye beni yıpratması için emir sözcüğü biraz sert olacak ama görev verilmiş, o da bana yapmadığını bırakmadı. Halbuki onunla daha önce çok iyi çalışıyorduk. Anlayacağınız kariyeri için beni sattı.”

Petra, ilk başlarda çok güzel haberler çıkaran bir gazeteciymiş ama sonraları gittiği hiç bir haber, yazdığı hiç bir yazı beğenilmez olmuş. Eleştirilmemiş adeta yerden yere vurulmuş. Petra kendini iyileştirmeye çalışıp, daha iyi haberler yapmaya çalıştığında ise yazılarının ”sıkıcı” olduğu söylenmiş. Bu da Petra’nın kendine olan güvenini zedelemiş. Her seferinde, ”Bu sefer neyi yanlış yaptım?” diye sormuş durmuş kendi kendine. Sadece ruh sağlığı değil, zamanla beden sağlığı da bozulmuş. Yani işyerinin yıpratma politikası işe yaramış. İşyerleri bu yolla insanları kendi kendine istifaya zorluyor, tazminat ödemekten kurtulmak istiyor. Ama Petra avukatı sayesinde işyerinden hem tazminat, hem de iyi bir referans almayı başarmış.